Press "Enter" to skip to content

Başarısız insanlardan alınan başarı dersi

Oku da memur ol

Selam beyler. Epey bir süredir boşladım buraları. Bunun 1. sebebi foruma geçiş yaptık orada yazı yayımlıyorum artık. Bunun 2.sebebi ise seyahatteydim. Bu yazıya esinlenme sebebim yaptığım bu seyahatten kaynaklı.

Hayatımız boyunca başarısız insanlardan başarı dersi aldık. Bu yüzden ülkenin çok küçük bir kısmı başarılı, geri kalanı malum. Annelerimiz, babalarımız bir çoğu sürekli bizi başarı konusunda öğütleyip durdu. Hatta işi abartıp zoru görüp ders çalışalım diye sanayi ve benzeri zor işlerde çalıştırdılar. Hayatın zorluğunu görüp ders çalışmamız için (!) . Şöyle bir baktığında mantıklı geliyor bu durum. Lakin şöyle durup bir düşündüğünde aslında hiçte mantıklı olmadığını anlıyoruz.

Eminim hepiniz zor işlerde çalıştınız, çalıştırıldınız. Sabahtan akşama kadar tarlada çapa yaptınız, sanayide yağın içinde çalıştınız ne bileyim yaptınız bir şeyler. Genelde bu işlere yazın gideriz zaten. O işleri yaparken kendi kendine söver. Ulan amk hele bir okul açılsın ders çalışmaya başlayacağım bu sefer tövbe der. Sizi bilmem demeyeceğim hepimiz yapıyoruz. Aşırı beden gücü isteyen işlerde çalışmasam bile yorucu işlerde çalıştım. Koştur koştur oradan oraya gittim. Hepsinde sonuç aynı oluyordu. O işte çalışırken ders çalışacağım bundan sonra diyor sonrasında okul açıldığında 1-2 gün çalışıp ders çalışmayı bırakıyordum. Yani balon gibi erken sönen bir etkisi var.

Yaklaşık 10 gün önce amcam aradı, normalde telefonunu açmam ama nedense açasım geldi. Telefonu açtığımda bir iş ayarladığını ve Manisa’ya gelmem gerektiğini söyledi. İşin detaylarını öğrendim ama beni aşacak bir iş olduğu için çekiniyordum. Ben,amcam ve başka 2 kişi toplamda 4 kişiydik. Bu yüzden uzman olmadığımı belirttim işverene. İşveren “işi başarırsanız paranızı alırsınız başaramazsanız misafirim olursunuz” demesinin rahatlığıyla kabul ettim. O gün işveren 150TL yol parası gönderdi ve o akşam yola çıktım. Cebimde 150TL ile Manisa’ya gittim hem de nereye gideceğimi bilmediğim halde, akıl karı değil. 🙂

İşverenin ismi Yavuz olsun. Manisa’ya vardığımda bizi 1+1 rezidansa yerleştirdi. O geçirdiğim 3-4 gün boyunca sürekli gezdirdi, yedirdi içirdi sağ olsun. Cebimizden hiç para çıkmadı çıksa da çıkacak para yoktu yani. Diğer elemanlarda züğürt benim gibi. Burada değinmek istediğim nokta şu. Adam zengin ve fabrikaların nakliyatını yapan firmanın sahibi. Korkusuzca para harcıyor, rahat, öz güvenli ve daha neler neler. Adama aşık olmadım yanlış olmasın. Burada övdüğüm şey başarı ve güç. Uzun uzun sohbetler ettik, münakaşalarda bulunduk güzel bir kaç gün geçirdim. O adamın her sözü altın değerindeydi. Çünkü adam başarılı ve güçlü. Kendisi uygulamış ve işe yarıyor belli yani.

Halbuki bu zamana kadar hep fakirler veya hiçbir şey başaramamış insanlar verdi bize başarı dersini. Çok ders çalış dedi. Oku öğretmen ol, doktor ol dediler. Olmayana işe yaramaz gözüyle bakıp olanlara taptılar. Bu yüzden başarısız insanlardan aldığımız başarı dersleri hiçbir işimize yaramadı. Bir kulağımızdan girip diğerinden çıktı. Belki hiç girmedi. Çünkü o başarı derslerini duymaya o kadar alıştık ki artık etki etmiyor. Bunun yerine kendileri başarılı olmuş olsalardı ve söylediklerinin işe yaradığına inandırsalardı sözler etkili olabilirdi bizim için.

Manisa’da 5 gün kaldıktan sonra çocukluktan beri sevdiğim p*çlerden Sefa’nın yanına gittim. Maaşını almış ve para harcayacak yer arıyordu. Birden gaza gelip araba kiralayıp İzmir Çeşme’ye geçiş yaptık. 3 kişiydik bizim ehliyet olmadığı için bizle başka bir arkadaş daha geldi. Ne o arkadaşta ne de bende 5 kuruş para vardı. Sefa’nın aldığı 1600TL maaşı ile yola çıktık. Gerçekten çok güzel şeyler gördüm. Yaşadığımı hissettim. Deniz, kum, para korkmadan harcamak, altımızda araba. Kafamıza göre dolandık, yüzdük, gezdik oldukça güzel bir hafta sonu geçirdik. Sonuç olarak ben gücü de parayı da tattım. Okuyun yavrum okuyun memur olun, hayat zor. Lan madem o kadar basitti sen niye okumadın demezler mi adama? Madem okumak yeterliydi ve sen bunu biliyordun niye yapmadın demezler mi? Böyle söyleyip kendisi okumamış bir insanın verdiği telkin, öğüt ne kadar işe yarayabilir ki?

Ailelerimiz bunca yıldır bizi sanayi yerine tatile gönderselerdi, bu sene karnende takdir getir 2 hafta tatil yapacaksın deselerdi daha çok etkili olurdu. Biz o 2 haftalık tatili tatsaydık paranın ve gücün ne denli önemli olduğunu çok iyi kavrar hayata 4 elle sarılırdık. Halbuki bu iş böyle olmadı okumazsan sanayiye gidersin diyerek tehdit edildik ve hiçbir işe yaramadı. Bu yüzden bir çoğumuz istemediğimiz yerlerde istemediğimiz işlerde istemediğimiz hayatı yaşıyoruz. Maalesef bu yanlış hareket hala devam ediyor ve buna dur diyen yok. Gerçi ailelerde haklı bir çoğumuzun ailesi asgari ücretle geçinmeye çalışıyor. Asgari ücretle tatile gitmek için yılın 6 ayı bütün maaşını biriktirmen gerekli. O 6 ay biriktirirlerse taş mı kemirecekler?

Ben bugünden itibaren ders çalışmaya başlıyorum. 2 ay her şeyden el etek çekip günde 2-3 saatte olsa hazırlanacağım. Her ne kadar geç kalmış olsam da fayda faydadır diye düşünüyorum. Ayrıca bu durumda ne sizi ne ailenizi suçluyorum. Maalesef sistem buna mecbur ediyor. Değiştirmekte bizim elimizde bakalım zaman ne gösterecek.

Godless Alpha
Godless Alpha

Soru ve sorunlarınızı mail üzerinden bize iletin. Biz de o konu hakkında yazı yazıp sorunuzu yanıtlayalım. [email protected]

View all posts

2 Comments

  1. Yunus Emre Yunus Emre

    İnsanlarla anlaşamam, fakat başarı benim için tek mutluluk kaynağı. Yavaş yavaş çalışsam da, çocuk olduğum zamanlar konsantrasyonum üst tabakalarda geziyordu. Ergenlik neticesi ile, kızlara olan ilgim ile tüm hayatım değişti.
    Şimdi 18 yaşındayım, hayallerimin peşinden tekrar koşmaya başladım. Umrarım istediğin yerlere istediğin şartlarda gelirsin.

  2. Dunkopa Dunkopa

    Kısmen doğru.
    Ancak başarılı insanları örnek alıp, onlardan tavsiye almak da çoğu zaman doğru sonuç vermez çünkü muhtemelen onların başarılı olmasında etkili olan etkenler sizin için ya hiç bir araya gelmeyecek yada etkili olmayacak. Bunun hakkında yapılmış bir araştırma vardı. İkinci Dünya Savaşı’ndaki, savaşa gidip geri dönen ve dönemeyen uçaklarla ilgili. Özetlemek gerekirse savaşa gidip dönen uçakların hep aynı yerinde hasar tespit ediyorlar. Yeni uçaklar üretilirken bu hasarın sürekli gerçekleştiği yer üzerinde geliştirme yapıyorlar ve uçakları o şekilde savaşa yolluyorlar. Sonuç olarak uçaklar döndüğünde bu sefer mevzubahis bölge hasar almamış oluyor ancak düşen uçak sayısında hiçbir azalma olmuyor. Sonradan şunu fark ediyorlar: asıl ölümcül sıkıntıyı fark edemediler çünkü bu sıkıntı baş gösterdiğinde uçak düştü. Dolayısı ile geri dönemediği için uçağın asıl zayıf kısmı neresi öğrenemediler. Onun yerine hep hasar aldığı halde dönmeyi başaran uçakların hasar alan noktasını geliştirdiler. Ancak bu bölge zaten güçlüydü. Güçlüydü ki uçak düşmeden geri dönmeyi başarıyordu. Yani güçlü olan noktayı daha da güçlü yaptılar ancak zayıflıklarını tespit edip gideremediler.

    Bu noktada dönen uçaklar başarılı insanlar olsun. Dönemeyen uçaklar ise başarısız insanlar. Biz sadece başarılı insanların hikayelerini görebiliyoruz çünkü sadece onlar dönebildi. Başarısız insanların hikayelerini ise göremiyoruz, onlar düştüler. Kim onların hikayesini yazar ki? Dolayısı ile bu insanlar kendi hikayelerini yakınlarına anlatıp ders çıkarmasını istiyorlar. Ancak tam olarak hangi kısımdan ders alınması gerektiğini kendileri de bilmiyor. Çünkü hayatlarını analiz etmediler. Olanla geçinip şikayet ettiler. Bizim ise onların yaşadıklarını yaşamamızı istemiyorlar.

    Biraz karışık oldu sanırım ama bir de şöyle bakalım. Bu metinde verilen başarısız insan örneği genellikle başarıya ulaşmayı hiç gerçek anlamda denememiş insanlar. Büyüklerinize bir bakın. Çoğunu ya ailesi okutmamıştır, maddi imkanları el vermiyordur yada kendi okumayı istememiş, eğitimden, okuldan kaçmıştır. E böyle bir insanın verebileceği tek tavsiye “Oku evladım” oluyor haliyle. Çünkü bu adam/kadın başarı yolunda çabalarken tecrübe kazanmadı. O yola hiç girmemeyi tercih etti. Dolayısı ile başarı yolunda insanı ne gibi şeylerin çeldirebileceğini, ne gibi şeylerin dikkat dağıtacağını, ne gibi şeylerin düşman, ne gibi şeylerin dost olduğunu bilmiyor. Sadece o yola girilmesi gerektiğini biliyor. O kişi size o yola girmenizi söylemekten başka bir yardım edemez. Dolayısı ile verdiği başarı derslerinin çoğu başarısız olur. Çünkü kendi de bilmiyor.

    Sanırım kişiye en faydalı olacak ders, başarı yolunda çabalayıp, başarısız olmuş insandan gelir. Çünkü bu adam, kişinin
    aşağı yukarı ne gibi şeylerle karşılaşacağını, ne gibi şeyleri alt etmesi gerektiğini biliyor. Dolayısı ile vereceği ders “Oku evladım, oku çocuğum eşek olma”dan veya ortalama başarılı olmuş bir insanın “Oğlum/kızım dersine şöyle çalış, böyle girişimci ol, şöyle ısır, böyle kopar” dersinden daha faydalı olacaktır. Ha yeterli olur mu? Olmaz. Çünkü bu kişiler de son leveli göremeden elendi. O yüzden onların da bilmediği şeyler var.

    Bu sebeplerden ötürü başarılı olmanın yolu, kendini doğru bir şekilde çözümleyip, doğru kişilerden alınan başarı ve başarısızlık derslerini harmanlayıp, biraz da yaratıcı olmaktan geçiyor. Çünkü her zaman başınıza, daha önce dersini almadığınız, üstesinden gelmeniz için pratik zekanızı kullanmanız gereken durumlar gelecek.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir