Press "Enter" to skip to content

İnsan Kendi Değerini Kendisi Belirler

Değerli İnsan Nedir? Değerli İnsan Olmak, İnsan Kendi Değerini Kendi Belirler, Nasıl değerli insan olunur?

İnsan Kendi Değerini Kendi Belirler

Selamlar beyler. Belimi sakatladığım için spora gidemiyorum bari oraya ayırdığım zamanı buraya ayırayım dedim.

Hayatımın son haftaları aşırı yoğun geçiyor. O bar senin bu disko benim dolaşıyorum demek isterdim ama bulunduğuım şehirde ne bar ne de disko var.

Kastettiğim yoğunluk farklı bir yoğunluk. Kaybettiğim, boşa geçen yıllarımın telafisini yapabilmek amacıyla günümün her saatini bir şekilde değerlendiriyorum. Boş 20 dk zamanım var diyelim Ted İstanbul konuşmalarını izliyorum. 10 dakikam varsa ilizyon öğrenmek için araştırma yapıyorum gibi. Bu sayede bütün zamanımı aynı şeyi yaparak geçirmiyor ve sıkılmıyorum.

Gelelim asıl mevzumuza. Yoğun bir hayatım var dedim şu sıralar. Aslında yoğun olarak nitelendirdiğim şeyler normalde benim yapmakla yükümlü olduğum ama yapmadığım şeylerdi. Yükümlü tabiri size yanlış gelebilir ama ben doğru bir tabir kullandığımdan eminim. Bir insanın yabancı dil bilmesi zorunlu, bir insanın genel kültürüne katkı yapması zorunlu, bir insanın okunması gereken kitapları okuyup izlenmesi gereken filmleri izlemesi zorunlu bana kalırsa. Yapmasam bunları kimse niye yapmıyorsun demez. Kimse bunları zorunlu ihtiyaç olarak görmüyor çünkü.

Bu zamana kadar yapmam gereken şeyleri yapmadım. Yapabilirdim ama bazı şeylere çok fazla zaman harcadım, insanlara. Bu harcadığım zamanın bana tek getirisi farkındalık oldu. İnsan kendi değerini kendisi belirler. Bazen oluyor mesela adama yardımcı olmak için yazıyorum çiziyorum, biraz da samimi davranıyorum. Sonra bakıyorum adam bana olan saygısını hemen yitirmiş laubali tavırlar takınıyor. O zaman fark ediyorum işte kendi saygınlığımı kendim yitiriyorum. Adama istediğinden fazlasını bir anda sunuyorum ve adam bu yüzden bana olan saygısını yitiriyor. Bu demek değil ki ilgilenmiyorum mesaj atanlarla. İlgileniyorum ama gerçekten çözüm arayan kişilerle ilgileniyorum. Laf olsun diye soru soranlarla ilgilenmiyorum. Kendi başına uğraşmış ancak bir yere kadar başarı sağlamış adamlarla ilgileniyorum.

Değerli İnsan Nedir? Değerli İnsan Olmak

Cem Yılmaz’ın Fundementals’ını herkes izlemiştir. İzlemeyen varsa izlemeli. Orada insanların kendilerini ezmek için yer aradığını söylediklerinden bahsediyor. Kime sorsan en kötü işi kendisinin yaptığından yakındığını anlatıyor. Öyle sahiden. Ben çok nadiren gördüm yaptığı işi seveni ve ondan şikayetçi olmayanı. Bu konuda ibret alınması gereken bir arkadaşım var. Petrolde çalışırken çocukla aynı işi yapıyoruz ama soranlara öyle bir anlatıyor ki ulan diyorsun o pompacıysa ben neyim. Şöyle güzel, böyle avantajlı, öyle eğlenceli diye bir anlatmaya başlıyor herkes pompacı olmak istiyor. Halbuki aynı işi bende yaptım ve yoktu bir numarası.

Bir laf var ya ne iş yaparsanız yapın en iyisini yapın diye. Öyle sahiden. İş olarak aklınıza illa çalışmak gelmesin. Herkesin samimi arkadaşıyla yaşadığı olaylar vardır. Olayları o anlatır ve herkes hayranlıkla dinler, sen anlatırsın kimse umursamaz. Birisi konuşmalarına duygu katar ve bambaşka şeyler hissedersin diğeri monoton konuşur ve sussun diye yalvaran gözlerle bakarsın.

Her İnsan Kendi Değerini Belirler

Grup olarak buluştunuz ve kafeye gideceksiniz diyelim. Biri çıkar der ki “Bir mekan biliyorum hem nezih hem de manzarası güzel.”. O bahsettiği kafeye gidersiniz halbuki daha önce gitmişsinizdir veya çoğunluğun bildiği bir yerdir. Eleman oturur masaya şurası güzel der ve herkes o masaya oturur. Menü gelir ve siz ne alsam diye düşünürken o eleman garsonla sohbet etmeye başlar. Siz siparişinizi düşünürken “Buranın sütlü çikolatalı kahvesini tek geçerim, hele yanında buranın özel yapım pastası ile denediğinizde bağımlısı olursunuz bu mekanın” der. Kahve gelir pasta gelir, ikisinin de bir numarası yoktur asında ama biraz daha farklı gelir. Adam başlar anlatmaya, bildiğiniz mevzulardan bahseder aslında ama siz zaten bildiğiniz yolu yeniden keşfetmiş gibi hissedersiniz. Adam konuşmalarına duygu ve tutku katar.

Fıkra anlatırsınız siz, kimse gülmez. Aynı fıkrayı belki de daha kötüsünü o anlatır herkes kahkaha atar. Ders verici kısa bir hikaye olur mesela siz anlatırsınız veya herkes biliyordur ama ilk defa duymuşlar gibi etkilenirler. Burada birçok şeyin kombinasyonu oluyor. Onun bildiği şeyleri sen de biliyorsun ama sen kendini dinlettiremiyorsun o adam hayranlıkla dinletiyor. Telefonu masanın üstünde ters koymanın bir şeyler gizlediğiniz izlenimi verdiğini zaten biliyorsunuzdur. O adam masayı dikkatlice gözlemleyip laf arasında “telefonu ters çevirmenin bir şeyler gizlediğin anlamına geldiğini biliyor muydunuz?” diyor ve yine herkes pür dikkat onu dinliyor. Yaşadığı basit olayları öyle bir anlatıyor ki yaşıyorsun adeta. Çikolatalı kahvenin ağızdaki erimesinin verdiği haz tıpkı yorgun bir günün ardından sıcak bir duş almak gibi diyor.

Bilgisayar ile uğraşıyor diyelim. Bilgisayar konusunda benden daha az bilgisi ve ilgisi olsa da adam öyle bir bahsediyor ki ulan “şu adamdan bilgisayar dersi almalıyım” diyorsun. Halbuki anlattığı kavram bilgisayar dilinde çok basit bir olay ama öyle tutkulu anlatıyor ki insan etkileniyor. “Sizler daha güvenli bir internet deneyimi yaşayın diye güvenlik kalkanları kodluyoruz, siz gece uyurken acaba hesabım çalınmış mıdır korkusu yaşayıp uykusuz kalmayın diye bizler uykusuz kalıyoruz”

Nasıl değerli insan olunur?

Forumu ilk kurduğum zamanlarda moderatör arıyordum. Beni bu forumu kurmaya teşvik eden arkadaş bir iki kişiden bahsetti. Onlar da blog yazıyorlarmış ve boş zamanlarında forumla ilgilenebilirlermiş, tabi ikna edersek. Bir tanesiyle anlaşacaktık baktım adam hesaba almıyor. Forumla alakalı konuşacağız saatlerce cevap vermiyor. Arkadaşa söylüyorum, gerçek hayatta çok meşgul ondan diyor. Çokta üstüne gitmedim hatta hiç gitmedim desem yeridir. O zaman bir olayı kavradım herkes kendi değerini kendi belirliyordu. Sonuçta ben onlara muhtaç değildim. Tamam moderatöre ihtiyacım vardı ama moderatör olmak isteyen onlarca kişi bulabilirdim. Onların kitlesi bile yokken ben binlercesine hitap ediyordum. Kendimi iyi pazarlayamadığım için sanki o bana değil de ben ona muhtaçmışım gibi görünmüştü.

Ben de o adam kadar meşguldüm. Gerçi ne ile meşgul olduğunu bilmiyordum ama meşguldüm. Memurluk yapıyordum ve günümün yarısı gidiyordu. Ayriyeten para kazanmak için farklı yollar arıyordum. Belediyenin düzenlediği kurslara gidiyordum, boş vakitlerimi parkta kitap okuyarak geçiriyordum. (Evde okuyunca uykum geliyordu bu sayede aştım kitap okurken uyku gelmesi olayını.) Ben buna rağmen insanlara değer verip 1 cümlelik sorularına bile paragraf paragraf cevap veriyordum. Bu cevabı verebilmek için kendi uykumdan feragat ediyordum.

Bir insan ne kadar meşgul olursa olsun başkalarına ayırabilecek küçükte olsa vakti vardır. Yok diyen yalan söylüyordur. En basitinden tuvalete girdiğinizde 3-5 dk bile zaman ayırabilirsiniz. Ayırmıyorsa demek ki bu adamın amacı kendini değerli göstermeye çalışmaktır. İnsanoğlu öyle garip ki kendisine değer vermeyen insanın çok değerli olduğunu düşünüyor. Bu adam beni umursamıyor demek ki bu adam gerçek hayatta çok meşgul ve değerli birisi. Bu garipliği değiştirmek elimizde olmadığına göre bu duruma alışarak hareket etmek en doğrusu olacaktır.

Biraz da forumdan örnek vereyim mesela. Fahri Üyelik ve Derin Devlet diye yeni kavramlar attım ortaya. Buraya girebilmek için en az 50 yararlı makaleyi şart koştum. O günden beri forumun paylaşımları kalite bakımından arttı. Paylaşım yapabilmek için araştırma yapar oldunuz. Bu sayede kendinize değer kattınız farkında olmadan. Tabi ısrarla bu kuralın iyi olmadığını belirtenler oldu. 50 tane yazı paylaşmak en çok size yarar sağlayacak. 50 farklı konuda araştırma yapacaksınız 50 farklı konuda bilgi sahibi olacaksınız ve yazı yazmayı öğreneceksiniz. Yazı yazmak insanı düşündürmeye teşvik eder. Düşüneceksiniz, ne yazsam da insanlar bu yazdıklarımdan etkilensinler diyeceksiniz. Gerçekten sağlam şekilde araştırırsanız anlatabilecek 50 tane hikayeniz olacak. Sadece burayı düşünmeyin. Cinsel Pazar Değeri hakkında araştırma yaptığınızı farz edin. Sizden bilimsel tez sunmanızı istemiyor kimse.

Kısa bir araştırma yaptınız CPD hakkında. Bir ortamdasınız ve arkadaşlarınızla konuşuyorsunuz, laf evliliğe geldi diyelim.

Cinsel pazar değeri diye bir olay var. CPD ne kadar yüksek olursa o kadar değerli oluyorsunuz insanların gözünde. Yabancı bilim insanları bu konuyu araştırmış ve yaşlara göre CPD artıyor veya azalıyor. Bir erkeğin CPD’si 30’lu yaşlara geldiğinde zirvedeyken kadınlarınki düşmeye başlıyor. CPD’yi sosyal yetenekler, statü, giyim, vücut yapısı, güzellik gibi kriterler etkileyebiliyor. En güzel tarafı ise CPD oranlarına göre ilişkiler ortaya çıkıyor genelde. Jason Statham 52 yaşında olmasına rağmen eşi Rosie Huntington 31 yaşında. Jason Statham’ın CPD’si zirvelerde çünkü statü, vücut, giyim, sosyal yetenekler gibi birçok konuda ön planda. Bu yüzden kendinden 21 yaş küçük biriyle evli olmasını kimse abes karşılamıyor. Çünkü onların CPD’si birbirine eşdeğer.

 diyerek kısa bir anlatım yapsanız hem ortamda herkes tarafından ilgi görürsünüz. Hem de insanlar merak eder yahu bu bunları nereden biliyor diye düşünürler. Bir de bunu etkileyici bir şekilde anlatırsanız daha ne olsun?

Bahsettiğim olay bu arkadaşlar. Kendimde en çok sevdiğim özellik kendimin farkında olmak demiştim daha önce. Yine öyle söylüyorum. Bilgi bakımından çok fazla bilgiye sahip olsam da anlatım konusunda yetersizim. Anlatıyorum ama önemsiz bir olaymış gibi anlatıyorum. Konuşmaya duygu katamıyorum, tutkulu bir şekilde anlatamıyorum.

Ayrıca eskiden önceliğim insanlardı şimdilerde önceliğim kendim. Çünkü sen kendine değer verip bu değeri dışarıya yansıtmadığın sürece diğer insanlardan değer görmüyorsun. Bu yüzden basit bir tavlama sanatı numarası olan kendinizi ağırdan satma olayını dikkate almayı unutmayın. Sadece kızlara karşı değil, ailenize, arkadaşlarınıza, çevrenize herkese karşı aynı olun.

Sizin amacınız, karakteriniz farklı olabilir. İnsanlara değer verdiğiniz için ulaşılabilir olabilirsiniz. Bilgi-tecrübe bakımından çok üstün olduğunuz kişiler size hemen ulaşabilirse inanın ne bildiklerinizin ne de tecrübelerinizin bir anlamı kalır. Adamın veya kadının kafasında hemen şu düşünceler oluşur “Ben bu adama ulaşmak istediğimde benimle ilgilendi, demek ki önemsiz birisi. Eğer önemli birisi olsaydı hemen ulaşamazdım ve benimle bu kadar ilgilenemezdi.” İnanın bana bu düşünceler oluşuyor. Siz o adama evrenin sırlarını da verseniz verdikleriniz önemsiz olacaktır onun için çünkü ulaşabildi sana. Eğer ulaşamayıp uğraşsaydı efor sarf ettiği için tek kelime bile etseniz o onun için büyük anlamlar ifade edecekti.

Bu yüzden her zaman ulaşılabilir olmak yerine işiniz olsun. Lafın gelişi söylemiyorum, yalan söylemeyin kimseye işiniz olsun. O an yaptığınız bir uğraşınız olsun. Hem onları hem de kendinizi kandırmamış olursunuz. Uğraşın bir şeylerle o kadar çok seçenek var ki uğraşacak. Boş zamanınızın kalması imkansız hale geliyor.

Mesela bazı blogları takip ediyorum ben, sizlerin bildiği bloglardan. Adamlar öyle üst düzey şeyler anlatıyor ki insanın ağzı açık kalıyor. Sanki programlanmış bir robot ve insan haline bürünmüş. Mükemmeliğin vücut bulmuş hali resmen. Adam kendisini öyle anlatıyor ki insan imreniyor. Halbuki sen günde 3-5 makale giren adamsın hiç zamanını almasa 3-4 saatini alır 1 makale yazmak. Bu saydıklarını hangi ara bilgisayar başından kalkıp gerçekleştiriyorsun? Yok öyle bir dünya arkadaşlar. Okuduğunuz imrendiğiniz adamların çoğunluğu öyle bahsettikleri kadar mükemmel hayat yaşamıyor, mükemmel insan değiller. Onlar da senin benim gibi insanlar. Siz onların gerçekte kim olduğunu bilmediğiniz için kafanızda bir mükemmellik kalıbı oluşturuyor ve içine bu adamları yerleştiriyorsunuz hepsi bu. Bu yüzden körü körüne taparcasına takipçisi olmayın hiç kimsenin. Aynı şeyleri yaşadığınız ne malum la?

Gerçekte kim olduğunu bilmemeniz anlattıkları şeylerin doğru olmadığı anlamına gelmez diyeceksiniz. Kesinlikle katılıyorum. Anlattıkları şeyler doğru olabilir ama anlattıklarının dışına çıkan adamlara başka gözle bakıyorlar, okuyan adam kendini ezik hissediyor. Adam bilimsel araştırmalar yapıyor, çok üst düzey üniversitelerde okumuş, kadınlarla arası kötü diye adama ezik diyorlar. Senin boş vaktin varken o adam gecesini gündüzüne katıp bilime adamış kendisini. Nasıl kadınlar konusunda bilginiz eşit olabilir? Veyahutta sen nasıl sadece kadınlarla başarılı olduğun için kendini üst düzey birisi zannedebilirsin? Demem o ki o adamların gerçekte kim olduklarını boş verin. Almanız gerekenleri alıp kendi üstünüze çok gitmeyin. Gerçekte bahsettikleri kadar mükemmel değillerse kendi zararlarına, gerçekte bahsettikleri kadar mükemmellerse kendi yararlarına. Bu yüzden birilerinin arkasından gitmek yerine kendi şartlarınızla kendi yolunuzu çizin. Okumayın demiyorum okuyun geçin o kadar, hayranları olmayın yani. Gerçekte g*tü göbeği salmış, dal taşak evin içinde dolaşan sırf İngilizce bildiği için sağdan soldan çalıp yazanlar olabilir. Olamazlar mı?

En kötü işi yapıyor olsanız bile tuvalette milletin pisliğini temizleseniz de en iyi iş sizinkiymiş gibi yapın. İnsanlar pislik temizlemeye bile imrensinler sizin sayenizde. Kendinizi değersiz görmeyin ve göstermeyin. Yaşadığınız şartlar ne kadar olumsuz ve zor olursa olsun bunu çevrenize lanse etmeyin. Halinizden her daim memnun bir tavrınız olsun. Bu adam bu kadar mutlu demek ki b*k temizlemek insanı mutlu ediyor diye düşünsünler.

Her neyse canlarım. Konuyu daha fazla dağıtmayayım. Anlatmak istediklerimi aktardığımı düşünüyorum. Bu yazıda size 3 tavsiye vereceğim.

1-) Hikayelerinize duygu katmayı öğrenin, hikayeniz yoksa hikaye edinin.

2-) Kolay ulaşılabilir olmayın, karşınızdakinin almak istediklerini bir anda vermeyin. Siz karşıya bildiklerinizi vermek için uğraşmayın o almak için uğraşsın. Siz verirseniz karşıdaki kişi için hiçbir önemi kalmayacak verdiğiniz bilginin. Kendi alırsa emek sarf ettiği için o bilgi çok değerli olacak.

3-) Meşgul görünmeyin, meşgul olun.

Velhasılı kelam dostlarım ne yapıyorsanız yapın en iyisini yapmaya çalışın. Buna kendinizi inandırın siz kendinizi inandırırsanız başkaları da sizin en iyisi olduğunuza inanır. Siz zaten bu kadar şey bildiğiniz için diğer insanlardan katbekat değerlisiniz. Kendinizden taviz vererek bu değerinizi düşürmeyin. Bütün mesele kendini ödül olarak gösterebilmekten geçiyor aslında. Hatta ödül olabilmekten. Ödül olun arkadaşlar. İnsanlar sizden bir şey kapabildiğinde sevinsin.

Godless Alpha
Godless Alpha

Soru ve sorunlarınızı mail üzerinden bize iletin. Biz de o konu hakkında yazı yazıp sorunuzu yanıtlayalım. [email protected]

View all posts

2 Comments

  1. Gezegen Gezegen

    Hocam meraba ben uzun zamandır alfa kavramıyla ilgileniyorum bu yazıyı okuyorsan lütfen cevap ver.
    Ben kendimi alfa olarak görürüm her konuda ama karakterim yüzünden biraz sıkıntı çekiyorum. Utangaç ve çekingen değilim okuduğum okulda mesela benle beraber 4 erkek 6 kız var en iyisi benim grupta liderliğimi ön plana atıyorum yardım ediyorum millete yol gösteriyorum hoca bile beni çağıyor birşey olduğuzu zaman herneyse kızlarla konuşmak için tavlamak için ıkınmıyorum durmadan siklemez oluyorum gerçekten bunu bilerek yapmıyorum suskun olmak hoşuma gidiyorum fazla sohbet edesim gelmiyor milletle özellikle kızlar sinyal yollayınca bile umursamıyorum bu kötü birşey mi?

    • Emin Yıldırım Emin Yıldırım

      Üzerinde düşünülmüş,süzgeçten geçirilmiş,alt yapısı boş olmayan ve bir o kadar da motive edici bir yazı.Tebrik ve teşekkür ederiz…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir