Alfaloji Forum

Sitemizde şu anda bakım yapılmaktadır. Üyelik istekleri ve konular bakım sonrasında onaylanacaktır.

Efsane Konu - Tanık Ol! Farkında Ol! Düşünme! Yargılama!

Katılım
29 Ağustos 2019
Mesajlar
304
Tepkime puanı
591
Şehir
Samsun
image-asset.jpeg



>> Kitaptan bir kaç parça alıntıyla başlamak istedim. E-kitap olarak internette bulabilirsiniz.

Bir dalga okyanusta kaybolduğunda geride ne kalır? Hiçbir şey, bir iz bile kalmaz. O yüzden bilge olanlar der ki zihin uçan bir kuş gibidir; geride ayak izi yoktur, bir iz dahi yoktur. Kuş uçar ama bir yol, bir iz bırakmaz. Osho - Farkındalık (Dengeli Yaşamın Anahtarı)

Sanatçılar, düşünürler,felsefeciler, edebiyatçılar; şayet onlar çok egoistlerse bu sadece bir rastlantı değildir.
Ne kadar çok düşünceye sahipsen, o kadar büyük bir egon vardır. Osho - Farkındalık (Dengeli Yaşamın Anahtarı)


Çiçeğin güzel olduğu duygusu çiçeğe ait değildir, bana aittir. Ben gerçeğe girdim. Artık gerçek bakire değil, onu bozdum.
Artık benim zihnim onun bir parçası haline geldi. Aslında, benim zihnim onun bir parçası oldu demek, benim geçmişim onun parçası oldu anlamına gelir.
Çünkü ben, "Bu Çiçek güzel" dediğimde,bu, ben onu geçmiş bilgilerim aracılığıyla yargıladım anlamına gelir. Bu çiçeğin güzel olduğunu nasıl söyleyebiliyorsun? Geçmişinin deneyimleri, geçmişinin kavramları böyle bir şey güzeldir der; sen onu geçmişine göre yargıladın demektir.

Zihin senin geçmişin, anıların demektir. Geçmiş şimdinin üzerine yığıldı. Bakire bir gerçeği yok ettin, artık o çarpıtıldı. Artık çiçek yok; kendi içindeki bir gerçeklik olarak çiçek artık orada değil. Senin tarafından bozuldu, yok edildi; senin geçmişin araya girdi. Yorumladın; düşünmek budur.

Osho - Farkındalık (Dengeli Yaşamın Anahtarı)



Farkındalık


Mutlaka duymuşsunuzdur farkındalık, farkındalık yaratmak, farkında olmak.

Farkında olarak yaşamak üzerine düşünürken bir yandan da bu halin aslında çoğu durumun anahtarı olduğu ayrımına varmak için bu yazıda çok fazla kaynağa başvurmadan kendi farkındalık algım üzerinden bazı konuları netleştirmek istedim. Ama olumlu, ama olumsuz yabancıların mindfulness olarak tanımladıkları farkındalık tamamen öznel ve çok değişkenli bir problem. Hayatınızdaki çoğu şeyleri rayına oturtabilirsiniz.

Öncelikle bir tanım yapmak gerekirse; farkındalık, içinde bulunduğumuz ana, değerlerden arınmış ve mental olarak tamamen açık bir vaziyette dikkat kesilerek o an ne meydana geliyorsa tümünü kabullenebilmektir. Özünde bilinci içeren farkındalık sizi kuşatan kabukları kırarak kendi “o anınıza” gitmenizi sağlayan özel bir mental aktivitedir. Bu bilinçli farkındalık halinin en önemli özelliği aklınızın nelere odaklandığını, ne düşündüğünü, neler planlayıp, neyi parçalarına ayırdığını anı anına fark edebilmenizi sağlıyor olmasıdır.

Bağımsız yaşamın kapılarını aralamak

Ne yazık ki acı çekmek yavaş yavaş algıyı sınırlandırıp kişiyi duygusal bir hareketsizliğin içine doğru çekiyor. İşte farkındalık çalışmalarının en önemli amaçlarından biri olan yol göstericilik tam da burada devreye giriyor. Farkındalık seansları sayesinde ne zaman ve ne için acı çektiğinizi öğrenmenin yanı sıra bunların altını temizlemeyi de alışkanlık haline getireceksiniz. Farkındalık size asla acılarınızı yok etme garantisi vermemekle birlikte onların altında biriken ve sizi daha da hasta eden gereksiz birikintilerden kurtulabilme gücünü sağlıyor. Nedenleri görüp derhal harekete geçebilmek şeklinde düşündüğüm bu durum daha hijyenik acılar yarattığı için baş etmesi de daha basit hale geliyor.


Geçiciliği anlamak

Farkındalıktaki bir diğer önemli nokta ise “geçicilik” kavramını öne çıkarması. Kabul edelim yaşam üzüntülerle dolu. Daimi olarak mutluluk içeren anları çoğaltıp, acı verenleri azaltmaya uğraşarak hayatımızın pek çok olası zenginliğini ellerimizle katlediyoruz. İşte farkındalık bu aşamada benim karşıma geçiciliği koydu. Kabullenmeyi öğrendikten sonraki aşamada ulaşım sağlayabildiğim geçicilik bilinci sayesinde hayattaki olumlu, olumsuz veya nötr her şey geçicidir.

‘Tüm yaşantılarla iç içe olma yolu olan farkındalık sayesinde, acılar azalır ve iyi oluş halimiz artar. Uyanmak ve şu anda neler olduğunun farkına varmaktır da denilebilir. Bilinçli olarak farkında olduğumuz zaman dikkatimiz geçmiş ve gelecekle meşgul değildir, şu anda olanı yargılamaz veya inkar etmeyiz, tamamıyla şimdiki andayızdır’ diyor Germer.

‘Bunu her an yaşantılarımızın farkında olmamız ve zihnimizin nasıl gereksiz kaygılar yarattığını anlamamız için içgörü kazanmamızı sağlayarak gerçekleştirir’ diyerek ise Siegel destekliyor. Yaşamda tamamen uyanık ve canlı olmayı kim istemez? İşte farkındalık bunu elde edebilme ve koruyabilme becerisini sunuyor. Ne tamamen pozitif bireyler yaratma amacında, ne de üzüntüler içinde boğulan. Kabullenmek anahtar sözcük. Bir diğeri ise barış.

Farkındalıkla birlikte hatırlamayı da öğrenebilirsiniz, bahsedilen hatırlama anılarla yaşamak şeklindeki bir hatırlama olarak algılanmasın. Bu dikkatimizi ve farkındalığımızı tüm kalbimizle ve kabullenici bir biçimde şu andaki deneyimlerimize yönlendirmek ve anı tam anlamıyla yaşamaya niyet etme eylemi olarak düşünülebilir.

Günümüzde farkındalık bilinç yaratma anlamıyla çok farklı alanlarda kullanılıyor bunların en başında sporu sayabilirim. Atletlerin zihin beden farkındalığıyla disiplin kazanması amaçlanıyor, bu sayede daha istikrarlı ve dayanıklı olmaları adına çalışmaları şekillendiriliyor. Farkındalık çalışmaları özellikle Avrupa ülkelerinde eğitimin de vazgeçilmezi. Rehberlik servislerinin öğrencilerle birebir yürüttüğü bu çalışmaların temel amacı onları akademik anlamda yetenekleri ışığında bilinçli ve doğru yönlendirebilmek. Son yıllarda tıp alanında da yaygınlaşmaya başlayan farkındalık kavramı ağır hastaların hastalıklarını kabul edebilmeleri ve olumlama süreçlerinde pozitif psikolojik destek unsuru niteliğinde kullanılıyor.

Farkındalık ve Merkezlenmek

Bu pratikle henüz tanışmamış olanların öncelikle farkındalıkla ne anlatılmak istendiğini bilmeleri gerekiyor. Yürürken bile binbir çeşit detayın farkında olan insan tuhaf bir şekilde bu detaylar arasında en belirgini olan kendisinin farkına varamıyor. Sokak lambaları, dükkanlar, arabalar, işaret levhaları hepsi bizim için birer uyaran peki kendimiz? Bu öz farkındalığını George Gurdjieff öz-anımsaması olarak adlandırıyor. Gurdjieff, “Sürekli, nerede olursan ol kendini anımsa” diyerek farkındalığın temel felsefesini atanlar arasında gösteriliyor. Her ne yapıyorsanız yapın onları yaparken ilk başta kendinizin farkında olmaya çalışın. Yemek yerken, konuşurken, kızgınken olduğunuz şeyin farkında olun. En basit örnekle kızgınlığınızın orada olduğunu fark ettiğiniz anda hemen kızgın olduğunuzun farkında olun. Sürekli olarak özü anımsamak ince, çok ince bir enerji yaratır. Haliyle yavaş yavaş kristalize olmuş bir varlığa dönüşürsünüz.

Aslında hepimiz ağzı gevşetilmiş poşetler gibiyiz. Kristalleşme yok, merkez yok; sadece bir sıvı, sadece, merkezi olmayan bir sürü şeyin gevşek bir karışımı. Sürekli değişen ve yer değiştiren, içinde efendisi olmayan bir kalabalık. İşte kişiyi bir efendi haline getiren şey farkındalıktır ve efendi derken bir kontrolcü demek istemiyorum. Burada efendilikten kastım bir mevcudiyet olmak; kesintisiz bir mevcudiyet. Her ne yapıyor ya da yapmıyorsak bilincimizde sürekli olarak bulunması zorunlu olan şeyin var oluşumuz olduğunun fark edilebilmesi. İnsanın bu kendi olma duygusunun, var olma halinin kendisi kısa süre içinde bir merkez yaratır; bir dinginlik merkezi, bir sessizlik merkezi, bir içsel hakimiyet merkezi. O içsel bir güçtür. Ve “içsel bir güç” derken bunu kelimesi kelimesine aynı anlamda söylüyorum. Bu nedenle Buda “farkındalığın ateşi”nden bahseder; o bir ateştir. Farkında olmaya başladıkça kişi içinde yeni bir enerji hissetmeye başlar, yeni bir hayat. Ve bu yeni hayat, yeni güç, yeni enerji nedeniyle onu baskılayan pek çok şey çözülüp gider. Onlarla savaşmak zorunda kalmadan kendi merkezinde kendi bilinç gücüyle hareket olanağı kazanır.

Bu merkez sürekli farkında olarak, devamlı farkında olarak yaratılır. Bir şey yaptığının farkında olmak. Her an bilinçli olmaya çalışmak neticesinde ben içimde bir merkez doğduğunu hissetmeye başlarsınız; her şey kristalize olmaya başlar, bir merkezlenme vardır ve artık her şey bir merkezle ilişkilidir. Yine de biraz daha basite indirgenecek olursa merkezlenmeyle birlikte tüm enerjiniz o anda katılaşır ve geçmişe gidemezsiniz, geleceğe de; her şey tam o ana dönüşür. Ve artık siz sadece katilin farkında değil, kendinizin, öldürülenin de farkına varırsınız. Bu belli belirsiz anda kendinizde bir merkez olduğunu hissetmeye başlarsınız.

Analiz ve tanıklık

Farkındalık kazanmanın kattığı en değerli şeylerden ikisi ise analiz ve tanıklık oldu. Sorunlarımı parçalayarak “sorun” hakkında düşünmek, nedenlerini bulmak, tarihine takılıp kalmamak gibi önemli yetiler geliştirebiliyorsunuz. Belli bir çizgi doğrultusunda düşünürken, farklı çizgileri de görmeye başlayıp ve şimdilerde yönünüzü kendiniz belirleyip pek çok şeyi mümkün kılabiliyorsunuz; bazen saçma şeyler de mümkündür, bunlardan gocunmaya gerek yok.

Doğunun tamamen başka bir bakışı var. İlk olarak onlar hiçbir problem ciddi değildir’i kolaylıkla söyleyebiliyorlar. Hiçbir problemin ciddi olmadığını söylediğiniz anda, problem neredeyse yüzde doksan dokuz ölmüştür diyerek de ortaya oldukça kendinden emin bir iddia atıyorlar. Doğunun söylediği ikinci şey ise problemin onunla özdeşleştiğimiz için orada olduğu. Onun geçmişle bir ilgisi yoktur, tarihiyle bir ilgisi yoktur. Onunla özdeşleşmişsinizdir; gerçek olan budur. Ve tüm problemleri çözecek anahtar da burada saklıdır. Doğu sadece özdeşleşmeden kal der. George Gurdjieff’in “öz-anımsaması” derken demek istediği de tam olarak budur.

Doğulu düşünürler kişiye sen bir tanıksın, dikkatli ol derler. Bir bulutun geçmekte olduğunun ayrımında ol; belki de bulut geçmişten geliyordur ama bunun hiçbir anlamı yok. Onun belli bir geçmişi olmalı, gökten zembille inmiş olamaz. Belli bir olay sırasından geliyor olmalı; ama bu tamamen konu dışıdır. Neden bununla meşgul olasın? Tam şimdi, tam şu an ondan ayrılabilirsin. Kendini ondan çekip çıkartabilirsin, köprü tam şu an yıkılabilir ve yalnızca şimdi yıkılabilir. Tanık olmak bir devrimdir. Ta köklerden gelen bir radikal değişimdir. O varoluşa tamamıyla yeni bir insan getirir çünkü o bilinci tüm koşullanmaların dışına çıkarır. Koşullanmalar bedende ve zihinde vardır ama bilinç koşullanmadan kalır. O saftır, her zaman saftır. O bakiredir; onun bekâreti iğfal edilemez.

İşte Doğunun yaklaşımındaki amaç bizi bu bakire bilincin, bu saflığın, bu masumiyetin farkına vardırmaktır. Analiz kendimizi ve sorunlarımızı içeriden görmemizi sağlarken, tanıklık sizi çemberin tamamen dışına çıkarır. Tanık olmak koşullanmalarınızı değiştirmez belki ama size tüm koşullanmaların ötesinde olduğunu hissettirmesi muhtemel. Bu öteye geçmişlik, aşkınlık halinde ise önümde kolay kolay hiçbir problem var olmaz diye düşünebiliriz.

Konuya ilişkin daha ileri okumaları Osho ‘nun Dengeli Yaşamın Anahtarı Farkındalık kitabından yapabilirsiniz.



Uyanık Ol!

🤜Derin uyku sırasında, ben duygusu ve günlük hayatımızı dolduran diğer hiç bir şey önemli değildir.
🤜Uyandığımızda ben duygumuzu ve diğer durumları önemseriz.
🤜Rüyalarımızı hatırlamakta zorlanıyorsak, genellikle gün içinde olan bitenin de farkında değilizdir.
🤜İyi bir gözlemci, izleyici olabilmek için, rüyalarımızı daha iyi hatırlayabilmek için, uyanıkken de tanık olabilmemiz gerekmektedir.

Başlarda bu özelliğimizi geliştirmemiz için özel ve dikkat gerektiren destekleyici çalışmalar yapmak iyi olacaktır.
Saf tanıklık dediğimiz bu durumda iken, uyanıklık anında hissettiklerimizden arınmış halde oluruz.
Bedeni hissetmeden, kendinin farkında olma durumudur.

"Ne verirsek onu alıyoruz"
Biraz iddialı bir cümle değil mi?
Eminim şu anda bana katılmadığınız örnekler geliyordur aklınıza.
Gelmeli de;)

The secret "benzer benzeri çeker" kuralını anlama


Karşı tarafın hareketini kontrol etme düşüncesiyle (kötü niyetli olmak zorunda değil) ben bir şey yapayım ki, karşı da bana benzerini yapsın diye düşünmek.

"Ben sözümde durdum o niye durmuyor?"
"Ben açık oluyorum, o niye yalan söylüyor?"
"Ben paraya o kadar değer vermeye de başladım, para niye gidiyor?"
"Ben ilgi göstersem, o da bana ilgi göstermeliydi hani?"
"Ben iletişim kuruyorum, o niye kurmuyor?

gibi gibi cümleler..

"Benzer benzeri çeker/Ne verirsek onu alırız"!

Evet çok doğru, ama eklemeye ihtiyaç var "benzer frekans benzeri çeker" yani "Enerji olarak ne yayıyorsak o geri döner"!
Yani ben buram buram "bana yalan söylerler mi acaba?" diye düşünüp bu korkuyu yayıyorsam istediğim kadar her cümlem "doğru" olsun, yine karşılaşacağım "yalan" olacaktır.

Sen "kim" olursan ona göre çekersin, "yaptıklarına" göre değil ;)


Kendimizce şunları düşünürüz "ben etrafıma açık olayım, onlar da öyle olsun ki, sahte arkadaşlıklar olmasın"...

O yüzden de dürüst yaklaşırdık. Ama sonra saçma sapan olaylar yaşadığımızda, iş arkadaşımızın hareketi anlayamayıp bozulduğumuzda, kendimize kızardık... Nerede yanlış yaptım diye... Aslında konu yanlış yapmak değildi... Konu korkumuzu yani arka plan frekansımızı fark edememiş olmamızdı!

Konuyu anlaşıldı sanırım ;)

İşte bu yüzden düşüncelerimiz, bilinçalti cümlelerimiz çok önemli!
Frekansımızı belirleyen, secimlerimizi yöneten onlar.
İşte bu yüzden "farkındalık"!
İşte bu yüzden hayat "kitaplardan, websitelerden veya evde oturup yazıp çizdiklerimizden" öğrenilmiyor, yaşanmıyor! ;)

Çünkü "nerede durduğumuzu" anlamamızın en iyi yolu, yaşamak yani deneyimlemek ve hayatın içinde kendimizi gözlemlemek.
Kendimize tanık olmak. Bizi yolumuzda destekleyenlerden bize bunları göstermesi için yardım istemek;)

-"Hayatı erteliyor muyum?" O zaman istediklerimin bana dakikasında gelmesini bekleyip sonra gelmediği için Evrene kızmalı mıyım?
-Peki, dışarıda bir kahve içmeye kendime izin vermeyip sonra da "bereketliyim, ben her şeye değerim" olumlama cümleleri neden yaramıyor diye sorgulamalı mıyım?

"Tanık olmak" yani hayatı yaşarken neler yaptığına, aklından neler geçtiğine ve ağzından çıkan cümlelere bakmak en büyük "farkındalık" adımı.
Biraz derine inmeye izin vermek gerekli sadece.

Düşüncelere dalıp, "Yaaa bu niye böyle oluyor" diye başlayıp karma karışık yerlerden çıkmaya, karıştırmaya gerek yok, olayın içine girmeden, dışarıdan bakarak ne yaşadığına nerede tıkandığına bak, o sana gösterecek.

Diğer türlü, kime karşı mücadele? Kendimize mi? Zihin Zihine karşı?

Basitlik basitlik ve basitlik...
Kolay Zor sıfatlarına ihtiyaç yok, sadece "basit" çünkü gözlem yapmak ve not almak yeterli, "farkındalık adımı" için.
Örneğin hedeflerinizden birini seçin şimdi, "para" olsun konu.

Bir hafta boyunca gözlem yapın.
-Para konusu geçtiğinde ne cümleler çıkıyor ağzınızdan?
-Arkadaşınız almayı düşündüğü evden bahsettiğinde ne geçti aklınızdan?
-Yeni iş kurmayı düşünen bir arkadaşınızın konusu geçtiğinde kendinizi "ya riskli valla" veya "tabi aileden destekli" gibi yorumlarda bulunuyor musunuz?

Veya konumuz ilişki olsun.

-Kız arkadaşlarınızla bir aradayken, aranızda olmayan arkadaşınız için
"ya o da işte bir sevgili buldu, unuttu bizi, erkekler niye hep böyle yapar" mı dediniz, veya
-Meditasyona vakit bulamadığından dert yanan arkadaşınıza, "ya işte yalnız yaşamanın da faydaları, zamanımı ben yönetiyorum" mu dediniz. (ya da demediniz ama itiraf edin, aklınızdan geçti;) ) veya
-Yaa bu saatten sonra da nasıl buldu yaa, kesin kadında bir sorun vardır? diye geldi aklınıza...

Peki,

Bir hafta boyunca sadece "gözlemci" olmaya ne dersiniz? Kağıt kalem hazır olsun;)
Size hizmet etmeyecek cepheye askerlerinizi yığmak yerine, stratejik hedefinize doğru yol almaya, hazır mısınız? :)

-Fark ettim ki, "bırakmıyordum"! Aslında ne istediğimi biliyor fakat "onu oldurmaya" çalışıyordum. Arka plandaki enerjim "ya olmazsa", "benim" yapmam lazım, "ya bulamazsam"...

Hatırla: "Ne yaptığın değil, nasıl enerjiyle yaptığın" önemli

Bu farkındalıkları ya bu dediğim şekillerde "tanık olma yöntemi ile" kendime dışarıdan baktığımda veya "meditasyon" sırasında keşfedebiliyorum.
Çünkü Einstein'ın dediği gibi "No problem can be solved from the same level of consciousness that created it"

yani "Hiçbir problem onu yaratan aynı bilinç seviyesinde çözülemez".

Tamam fark ettik, sonrası ne yukarıdaki örnekten devam edelim, durumu anladık, istediğimiz kadar vizyonlama da yapsak, istesek de "doğru eğitimi bulamama" korkumuz var. Ve bu korku olduğu sürece kararlarımıza güvenemeyecek, kararsızlık frekansımın devam edeceği şeyleri yaşamaya devam edecektik.

Önce bu korkuyu serbest bırakacağız.

Adımları hatırlayalım;

-Tanık olma -"yapma, oldurma enerijmiz"
--Karar verme -nasıl bir Osman olmak istediğimizi seçme, "Evrene/Tanrıya güvenen, en iyi seçimi yapacağına inanan"
---Aksiyon alma/Üzerine düşeni yapma -"Önümüzdeki blokajı gördük, korkumuzu bıraktık ve nasıl bir eğitim istediğimizi de netleştirdik"

İşte aksiyon adımları ;)

"Oldurma enerjisinde" olduğunuzun veya diğer tabirle "enerjinizin hedefinizle hizalı olmadığının" şu örnekle de fark edebilirsiniz:
Nasıl bir enerjiyle egzersiz yapıyorsunuz? Onu yaparken dönüştüğünüzü hissederek mi, yoksa ben bunu yapayım da Evren bana şunu yapsın diye mi?

"ben kendimi adadım, 40 gün bunu yapacağım ve kendimi dönüştüreceğim" diyorsan tabi ki devam et.

Aradaki ince çizginin farkında ol ;)

Sen önce "o enerji" olmayı seç, aksiyonlar seni nörolojik olarak oraya taşısın;)

Unutmayın, şu anda nerede olduğunuz sadece "şu anı" gösterir ve şu an nerede olduğunuzu fark ettiğinizde hedefinize doğru en kestirme ve tercih ettiğiniz taşıma araçlarıyla gitmek için rotayı çizebilirsiniz.

📢Evreni ve etrafınızdaki her şeyi kontrol etmeye çalışmayın.
📢Bize düşen bize keyif veren hamlelerle devam etmek.
📢Bize iyi geldiğini düşündüğümüz güzergahı seçmek.
📢Sen kendi enerjine ve kendini ışıldatmaya odaklan;)
📢Çünkü tek yönetebileceğin o ve güzel haber o enerji senin dünyanı yönetiyor!

Günün herhangi bir zamanında ya da uykuya geçmeden önce yapabileceğimiz bir farkındalık çalışmasını yazının devamında paylaşacağım.
Öncelikli olarak saf tanıklık durumu yapabileceğimiz nefes uygulamasını paylaşmak istiyorum.
Çalışmaya başlarken hem çalışmanın getirilerine hem de çalışma için harcayacağınız zamana istekli olmak önemlidir.
Lütfen çalışmayı, aceleye getirilmiş, sıkıştırılmış zaman dilimine sığdırmaya çalışmayalım.

💡Burundan derin nefes alıp, ağzınızdan uzun sürede vermelisiniz nefesinizi.
💡Nefes verme süresi, nefes alma süresinden daha uzun olmalıdır. 2 saniyede aldığınız nefesi, 4 saniyede yavaşça vermelisiniz.
💡Çalışmanın devam eden süreçlerinde iki saniyede alınan nefes sırasıyla 3, 4, 5, 6, 7 saniyede ve uzun sürede verilmelidir.
💡Verme sürelerini kademeli olarak artırmalısınız. Çalışma sırasında gözleriniz mutlaka kapalı olmalıdır.
💡Zihninizden geçenlerin sadece seyircisi olarak, olan bitene müdahale etmeye ya da nedenini anlamaya, bahane üretmeye çalışmadan farkında olun.
💡Ne kadar süreceğine çalışma sırasında siz karar verebilirsiniz.
💡Bu çalışmayı düzenli olarak yaptığınızda gün içerisinde sizin farkındalığınızı artıracaktır.


📢Önce bir farkındalık çalışmasını nasıl yapabiliriz, onu yazalım.
📢Bu tarz içsel çalışmalarda, önce nefes egzersizi yapmak, daha kolay ve daha sağlıklı bir çalışma gerçekleştirmenizi sağlayacaktır.
📢Burnunuzdan alacağınız derin diyafram nefesini, ağzınızdan yavaşça, uzun sürede verin.
📢Bu şekilde acele etmeden 10 tane nefes alın, verin. Günün herhangi bir vaktinde biraz durun ve kendinizi dinleyin.
📢Gergin misiniz, kızgın mısınız, kırgın mısınız, neşeli misiniz, mutlu musunuz, şüpheci misiniz, endişeli misiniz?
📢Kendinizi dinleyin. Kendi iç sesinizin, bedeninizin, zihninizin, ruhunuzun size ulaşmasına izin verin.
📢Sonra yavaşça etraftaki canlı cansız her şeyi inceleyin. İnsanlara, hayvanlara, bitkilere, nesnelere tüm ayrıntılara bakın.
📢Sonra gözlerinizi kapatın ve az önce incelediğiniz bütün detayları, hatırlayabildiğiniz kadar gözünüzün önünden geçirmeye çalışın.
📢Tekrar başlangıçtaki nefes egzersizini yaparak çalışmayı sonlandırın.


Umarım güzel bir derleme olmuştur.
Kitabı okumanızı gerçekten çok isterim.
 
“Hiçbir problem onu yaratan aynı bilinç seviyesinde çözülemez” kesinlikle katılıyorum...
 
Dostum öncelikle müthiş bir yazı ve emek vermişsin seni cidden tebrik ediyorum. Birden fazla çıkarım yaptım ama en önemlisi şu doğru mu yanlış mı düşünüyorum cevap verirsem sevinirim: “evrene nasıl enerji yayarsak ve neyi olumlu düşünürsek onu pozitif geri dönüş olarak alırız” doğru mudur?
 
Dostum öncelikle müthiş bir yazı ve emek vermişsin seni cidden tebrik ediyorum. Birden fazla çıkarım yaptım ama en önemlisi şu doğru mu yanlış mı düşünüyorum cevap verirsem sevinirim: “evrene nasıl enerji yayarsak ve neyi olumlu düşünürsek onu pozitif geri dönüş olarak alırız” doğru mudur?

Kesinlikle doğru...Ama '' TANIK OLMAK '' bu konuda derin araştırmalara girmeni ve önerdiğim kitabı kesinlikle okumanı isterim.
 
Eskiden ben de çok okurdum Osho'yu ve çok severdim ama ateist olduktan sonra yazılarının birçoğunun saçma olduğunu anladım. Keşke sadece saçma olsaydı aynı zamanda yazıları ve uygulamaları insanı zombiye çevirecek kadar manipülatif. Bunun en iyi örneği olan okurken çok hayran olduğum ineklerle inek olan adamın hikayesine şimdi çok gülüyorum.
 
Eskiden ben de çok okurdum Osho'yu ve çok severdim ama ateist olduktan sonra yazılarının birçoğunun saçma olduğunu anladım. Keşke sadece saçma olsaydı aynı zamanda yazıları ve uygulamaları insanı zombiye çevirecek kadar manipülatif. Bunun en iyi örneği olan okurken çok hayran olduğum ineklerle inek olan adamın hikayesine şimdi çok gülüyorum.

Düşünceler her zaman değişir. Bende bugün bunu yazdım yarın daha bilimsel bir şekilde bir başkasını yazmayacağım ne malum..Bir şeyleri test etmek gerekir. Ateist olmak aslında senin baskıdan kurtarır. Bende ateist olabilirdim. Lakin ben inancımın adını koyamıyorum. Bu bir kalıba girmek olurdu. Sadece bir yaratanın olduğunu biliyorum. O yüzden her konudan bir şeyler almak istemeni anlayabilirim. Herkes her şey sana bana mantıklı gelmeyebiliyor. Ama anda olmak lazım. Yine söylüyorum. Bugün düşünmenin zihinsel bir durum olduğunu ve osho nun kesinlikle haklılık payı olduğunu bu durumdan çıkmak için düşünmemeyi savunuyorum. Amcaoğlum önceden sağlam sofiydi şimdi sağlam ateist oldu. En sonunda inancı ne olacak bilmiyorum. Her şey için hayırlısı..Bir Allah varsa bizi affetsin. Neye inanacağımızı bilmiyoruz. İnanmak istediğimize inanıyoruz..
 
Burundan derin nefes alıp, ağzınızdan uzun sürede vermelisiniz nefesinizi.
💡Nefes verme süresi, nefes alma süresinden daha uzun olmalıdır. 2 saniyede aldığınız nefesi, 4 saniyede yavaşça vermelisiniz.
💡Çalışmanın devam eden süreçlerinde iki saniyede alınan nefes sırasıyla 3, 4, 5, 6, 7 saniyede ve uzun sürede verilmelidir.
💡Verme sürelerini kademeli olarak artırmalısınız. Çalışma sırasında gözleriniz mutlaka kapalı olmalıdır.
💡Zihninizden geçenlerin sadece seyircisi olarak, olan bitene müdahale etmeye ya da nedenini anlamaya, bahane üretmeye çalışmadan farkında olun.
💡Ne kadar süreceğine çalışma sırasında siz karar verebilirsiniz.
💡Bu çalışmayı düzenli olarak yaptığınızda gün içerisinde sizin farkındalığınızı artıracaktır.
Bu yöntem astral seyahat aşamasına geçişte kullanıyordu. Güzel yazı eline sağlık
 
Bu yöntem astral seyahat aşamasına geçişte kullanıyordu. Güzel yazı eline sağlık

Teeşkkürler.

Aynı zamanda nefes tekniği hitabet konusunda da uygulanabilir.
Malum etkili ses için diyafram'ı kuvvetlendirmek gerekebiliyor.
 
Bu tür yazilar bana hep Youtube da ki bos bir kanal olan OlumluBak adli kanalin konusmalarinin yaziya dokulmus hâli gibi geliyor sebebini bilmiyorum ama böyle olmasini hic istemezdim.
Gecenlerde de sorulacak sorular adli basliginda yine konusmustuk bu konuyu simdi yine yorum yapiyorum.
Yanlis anlama basliga sacma demiyorum ama bana oyle geliyor.
Sanki 10 yasindayken internette okudugum "Kiz elini sacina goturuyorsa ona cikma teklifi edebilirsin" gibi sacma sapan sitelerden alinti yapilmis gibi geliyor ve okumak istemiyorum. Belki de cok sey kaybediyorumdur ya da zihnimi boyle bos seylerle doldurmadigim icin iyi yapiyorumdur anlamiyorum yaa.
Gecen (Sorulacak Sorular)Ingilizce kaynak oldugunu ve kendin cevirip basligi buraya yazdigini cok az bulunan bi baslik oldugunu soylemistin. Bu da oyle mi ?
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst