Alfaloji Forum

Sitemizde şu anda bakım yapılmaktadır. Üyelik istekleri ve konular bakım sonrasında onaylanacaktır.

Göz Kapağı Gerdirme Ameliyatı

Katılım
28 Mayıs 2020
Mesajlar
107
Tepkime puanı
271
Şehir
İstanbul
Yazdığım neredeyse her şeyin felsefeyle iç içe olduğunun farkındayım, bu platformda yazacağım son yazı olacak ve gerçekten önemli bir konuyla ilgili bir-iki kelam edeceğim. Burada öğrenmeye açık, kafası çalışan bir kitle olduğu gibi son derece kanser ve kendini tanrı sanan bir kitle de var. Hiç önemi yok.

Daha önce geçmiş-gelecek-tam olarak şu an ve neyin değiştirilip neyin değiştirilemeyeceğiyle ilgili yazmıştım, eski yazılarımda bulabilirsiniz. Bunu birçok konuyla ilişkilendirebiliriz. Tam olarak içinde bulunduğun an'a odaklanmak gerçekten zor bir iş. Herkesin aklı ya geçmişte ya da gelecekte. Hayat sonsuz bir "şu an"dan ibaret. Ben buraya bir harf yazarken veya sen bunu okurken, eylemi gerçekleştirdiğimiz an bir saniye önce geçmişe karışmış oluyor. Her an ilerliyoruz, asla durmuyoruz. Aklımızda düşünceler ve planlar var. Bir sürü şeyi gerçekleştirmek istiyoruz. Zamanla farkında varıyoruz ki "Hayat biz planlar kurarken başımıza gelenlerdir." Bazen hedeflerimiz peşinde koşarken bizim bugüne gelmemize koşulsuz-karşılıksız yardımcı olmuş insanları, ailemizi, unutuyoruz. Veya erteliyoruz, "onun gönlünü hoş edebileceğim daha çok zamanım olacaktır, şimdi hedeflerim daha ön planda olmalı" diyoruz, bir gün öleceklerini aklımızdan çıkararak. Bazıları da ailesinden memnun değil, kimi babasına kızıyor onu iyi yetiştiremedi diye, kimi psikolojik sorunlarıyla onları da istemsizce kötü etkileyen aile bireylerine "beni anlamıyorlar" diyor küçük bir kız çocuğu gibi. Erkek olmak, hayatın sana getirdiklerini sükunetle kabul edebilmeyi gerektirir.

Stoa felsefesi erkeğin özüne en uygun olan düşünce biçimidir. Geçenlerde camiadaki bir tartışmaya şahit oldum. Bir grup insan gerçekten Kırmızı Hap'ı din olarak görmeye başlamış, ona tapıyor, onsuz yapamayacağına inanıyor, onu diğer insanlardan saklamak istiyor, öğrenen insanların ona rakip olacağı gibi hastalıklı bir düşüncesi var, performans yükünün altına girmekten korkuyor. Kırmızı hap sıfırdan oluşturulmuş değildir, ondan önceki tüm mantıklı düşünce kalıplarının sistematik bir halde bir araya getirilmesiyle oluşmuştur. Öncesinde de mantıklı ve sağlıklı düşünce kalıpları vardı fakat aptal insan sürüsü bunların arasından doğruları seçemediği için Rollo Tomassi bunu sistematik hale getirdi. Eğer birilerinin bir şeylerin farkına varması sizi rahatsız ediyorsa, bir kız gibi kıskançlık hissediyorsanız hapı sindirememişsinizdir ve muhtemelen asla da sindiremeyeceksiniz. Her beyin farklıdır ve aldığı bilgiyi değişik yollardan işleyerek kullanır. Bilgi konusundaki bencillik hiçbir zaman kimseye kazandırmamıştır. En bilge adamlar tarihe eser bırakarak en çok paylaşma ve öğretme isteğine sahip kişilerdir. Elindekinin öğrenilmesinden korkan kişi ise çok fazla şeye sahip olmadığı için korku ve tedirginlik içinde ölür gider.

Konuyu dağıtmayalım. Stoa felsefesi kontrol edemeyeceğiniz şeyleri umursamamanızı öğütler. Yukarıda bahsettiğim gibi ailesinden memnun olmayanlar: Dünyaya kiminle geleceğinizi seçemezsiniz, bu sizin kontrol alanınızın dışında. Bunun için yakınmayı bırakın. Bu insanların yanından uzaklaşıp kendi ayaklarınızın üstünde durmaksa sizin elinizde. Yakınacağınıza çalışın. Ayrıca aileniz istemeden size zarar veriyor olabilir, bunun için onları suçlamayın. Hiç kimse kendi oluşturduğu bir yaratığın kötülüğünü istemez fakat birçok insan psikolojik olarak kendini yönetemeyecek kadar aciz. Onların bugüne kadar size verdiği ve karşılık beklemediği şeyler için siz de onlara karşılıksız bir anlayış verin, müsamaha gösterin. Daha önce de dediğim gibi "Kendiniz dışında hiçbir insan sizi TAM ANLAMIYLA tatmin edemez." Çoğu zaman kendiniz bile.

Bir diğer öğüt ise kontrol edemeyeceğiniz geçmiş ve geleceği unutmak ve içinde bulunduğun anın tadını çıkarmaktır. Ön yüzünde "Memento mori" arka yüzünde "Memento vivere" yazan bir madalyon var ve o kadar çok şey anlatıyor ki. Ön yüz "Öleceğini hatırla" diyor. Hayatını aptalca dertlerinle geçirirken herkesi bekleyen sonu unutma. İnsan öleceğini bilen tek canlıdır. Ölümden korkma çünkü bu kaçınılmaz. Ne yaparsan yap bundan kaçamazsın, herkesi bekleyen son bu. Ağlayıp zırlayacağına vaktini iyi değerlendir. İkinci bir şansın olmayacak. Hayatı değerli kılan şeyin ölüm olduğunun farkında mısın? Sonsuz olan hiçbir şey değerli değildir. O korktuğun ölüm hayatını yaşanabilir kılıyor. Küçükken bana anlatılan "öbür dünyadaki sonsuz yaşam" hikayesi cennetten de cehennemden de iğrenmeme sebep olmuştu ve hayatı, dünyayı daha da sevmeye başlamıştım. Çok güzel ve yüzyıllar önce söylenmiş bir söz: "Ben varsam ölüm yok, ölüm varsa ben yokum. O halde neden korkayım?" Ölmekten değil, doğru yaşayamamaktan korkun.

Madalyonun arka yüzü: "Unutma, hala yaşıyorsun." Hayatın kısa olduğunu ve biteceğini hatırladın, şu anki dertlerin ne kadar aptalca olduğunu fark ettin. Şimdi hayatındaki hiçbir şey için gereksiz yere üzülmeden, hayatın özünü emmeye, onun tadını daha çok çıkarmaya çalışarak yaşamaya devam et. Yaşamın değerli çünkü sona erecek, onu bir aptal gibi harcama. İnsanlığa faydalı ol ve öldükten sonra bile hatırlan.

Stoacılar gerçekten taşaklı insanlardı. Okulun kurucusu Kıbrıslı Zenon bir gün yürürken düşüp ayağı kırıldığında, bunun yeterince yaşadığına dair bir işaret olduğunu varsayıp hayatını orada sonlandırdı. Kaçınızın götü yer buna? Kaçımızın? UZUN yaşamanın hiçbir önemi yok, KALİTELİ ve DOLU DOLU yaşamanın var.

Doğru düşünce kalıplarıyla her şeye karşı dirayetli olabilirsiniz, duygusal tepki vermemeyi öğrenip gerçek bir erkek olabilirsiniz. Buradaki insanların çok fazla ihtiyacı olan bir özellik. Her şeyi üstlerine alınıp kız gibi laf sokma yarışlarıyla "üstünlük" sağlamaya çalışıyorlar, komik. Ezik olduğuna inanmayan kişi asla ezik olmadığını ispatlamaya çalışmaz. Bu cümle hem feminizmin özeti niteliğinde, hem de buradakiler de dahil olmak üzere bir çok erkek için de geçerli. Nüfusun yüzde doksanı tam olarak bunu yaşıyor. Cinsiyetle alakalı bir şey değil bu, buradakilerden çok daha üstün beyne sahip kızlar tanıdım. Siyah hap saçmalıklarının içinde yüzen varsa hala, nefretlerinden bir an önce kurtulmalarını tavsiye ederim çünkü nefret karşı tarafa değil, yalnızca size zarar verir. Siyah hapın feminizmden hiçbir farkı yok ve ikisinin içinde bulunanlar da tartışmasız ezik ve niteliksizdir. Bazılarının sandığının aksine taşaklı erkekler, kızları sever, onlarla vakit geçirmekten keyif alır. Sevgi ezikçe bir şey değildir, doğru yaşamayı biliyorsan dünyanın en güzel duygularından biridir. Kızlar da taşaklı adamlar da ezik erkeklerden hoşlanmaz, en kötüsü de ezikliğini şaklabanlıkla telafi etmeye çalışanlardır.

Kırmızı Hap'tan önce iyi veya kötü bir hayatınız yoksa sonrasında da olacağını sanmıyorum. Eğer zeka kapasiteniz yetersizse kırmızı hap sizi kurtarmayacak, buradaki bazı kişilerden bu fazlasıyla belli. Dünyaya belli bir kapasitenin altında geldiyseniz bu benimle değil anne-babanızla çözmeniz gereken bir sorun olmalı. Üzgünüm ama kimse birbiriyle eşit değil. Feminist yalayıcı arkadaşlar, erkek bile bir diğer erkekle eşit değil, tutup kızı erkeğe denkleştirmeye çalışmanız gerçekten komik oluyor. Dünyadaki hiçbir insan bir diğeriyle eşit değildir. Hayatı öğrenmeye çalışın, beyninizi kullanmayı deneyin, okuyun, anlamaya çalışın. Yaşıyorsanız bunun hakkını vermek için elinizden geleni yapın, yoksa değersiz bir insan atığı olursunuz. Hiçbir zaman hiçbir şey için geç değildir, daima umutlu olun zira umutlu insan mutludur da.

Para gibi sikimden götümden şeyleri dünyadaki "en değerli" konumuna oturtuyorsanız da sizin için yapacak fazla bir şey yok. Unutmayın ki hiçbir şey size ait değil, maddi şeyler hiç değil. Karınız, çocuğunuz, anneniz-babanız var diyelim ki, bir gün ölecekler ve bunu engelleyemezsin. İyi bir vücudun ve üstün bir beynin var diyelim: Bir kaza geçirip ikisini de kaybedebilirsin. Aldığın nefes, canın bile sana ait değil. Kaybettiğin şeyler için üzülme çünkü hiçbir şey kaybetmiyorsun, onları iade ediyorsun, zaten hiçbir şey sana ait değil.

Kafanı aç, senin için belirlenen sınırlar içinde yaşama. Sana değerli olarak öğretilen hiçbir şeyin bir değeri yok. Geçmişte senin gibileri kırbaçlayarak çalıştırıyorlardı ve itaat etmezsen ölürdün. Şimdi sadece kırbaç yerine para kullanılıyor, sadece yöntem değiştirildi, halen hepiniz kölesiniz. Gözünü aç. Para elde edemezsen öleceğini düşünüyorsun ve senin üstünde olanların aletlerini yalayarak onların amaçlarına hizmet ediyorsun, herkes günü kurtarmak amaçlı yaşıyor, kimse büyük düşünemiyor. Gerçekten insanoğlunu bu kadar mı kapana sıkıştırdılar? Düşünmeyi unuttunuz, hayal etmeyi ve çabalamayı unuttunuz. Bunu gerçekten başardılar mı? 1984 gerçeğe mi döndü?

Kölelik ve özgürlük zincirlerle olan bir şey değil, her şey zihninizde. Herkes zihninden zincirlenmiş durumda, kimse hayal edemiyor, hayali uğruna canını koyup "Ya başaracağım ya da denerken öleceğim." diyemiyor. Hayatındaki en önemli şeyi bir kız yapmış ve bunun için çabalayıp, üzülüp kısıtlı inanç sistemleriyle önüne başkaları tarafından konulan saçma sapan hedefler için paha biçilemez ve geri getirilemez olan tek şeyi, zamanını, hayatını harcıyor. Tabloyu tamamen görmek zorundasınız, el feneri tutulan bir dairesini görmek yeterli değil. Belki kapasitesi olan birkaç kişinin gözlerinin açılmasına yardımcı olur bu, çoğunluğun anlamayacağını biliyorum, çoğunluğa hitap etmek değil amacım. Eğer öyle olsaydı "nasıl yatağa atılır, kız nasıl fışkırtılarak orgazm edilir" bunları anlatırdım. Her insan sevişebilir çünkü bu tamamen içgüdüyle alakalı, hayvanlar da pompalayabiliyor, bu bir ayrıcalık değil. İnsan olmanın tek ayrıcalığı düşünebilmek ama çoğunluk halen hayvan seviyesinde. "İnsan maymunu ne olarak görüyorsa, üstinsan da insanı öyle görür."

Kendinize bu sefer gerçekten iyi bakın, yalandan söylenmiş bir kelime grubu değil bu. Doğru yaşayın ki mutlu olun, hormonlarınız size hizmet etsin. Spor yapın, okuyun, konuştuğunuz dili adam akıllı kullanabilin, düşünün, araştırın, deneyin, yaşayın. Sınırlı sürenizi sınırları zorlayarak değerlendirin.
 
Benim biraz manyakça düşüncelerim var o yüzden ölümü;
"İnsanlığın en büyük öğrenilmiş çaresizliği" olarak nitelendiriyorum.
Hayatın ölümle anlam bulduğu düşüncesine de klasik bir teselli olarak bakıyorum.
Kusura bakmayın bu biraz benim manyaklığım sizlik bir sorun yok :)
Yazıyı da beğendim bu arada dostum. Umarım arada gelir az da olsa yazmaya devam edersin. Hoşçakal.
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst