Alfaloji Forum

Sitemizde şu anda bakım yapılmaktadır. Üyelik istekleri ve konular bakım sonrasında onaylanacaktır.

Günümüz Erkekleri : Koca Duygusal Bebekler

Katılım
4 Nisan 2018
Mesajlar
279
Tepkime puanı
726
Şehir
İçel
Evet arkadaşlar erkekler olarak en büyük problemlerimizden bir tanesi .Sürekli ağlama modundayız anasını satayım.Karşılaştığımız ilk sorunda koşa koşa uzaklaşıyoruz o problemden.Genç kesimin artık tüm hayat amacı ''doğru kişiyi'' bulmak ve ömrünün sonuna kadar mutlu yaşamak olmuş.Bir hayal buhranın da yaşıyoruz.Ortada ki vizyonsuzluktan bahsetmiyorum bile.Genlerimiz de mücadele, mantık, risk almak var iken, risk almaktan korkan ,duygusal davranan, ve sorumluluk almaktan aciz insanlara dönüştük.24 saat instagram'da diğerlerinin mükemmel hayatına bakarken iç geçirip depresyona giren mi dersin, yoksa twitter'da ilgi almak isteyen bir kızın 170 boyu olan erkek değildir tweetine takılıp bunu kompleks haline getiren elemanlar mı.İliklerimize kadar tembelleştik.En derinlerimizde hep olumsuz şeylere inandık ve gerçekliğimiz haline geldi.En önemlisi hiç bir şeyin sorumluluğunu alamayacak kadar da korkak insanlara dönüştük.

Neden bir kadına bağlanıyoruz , aşık oluyoruz ? neden karşı taraf kısa bir sürede unuturken biz yıllarca saplantı haline getiriyoruz ve onlar kendisini pekte takmayan insanların peşinde koşuyor bunu hiç düşündün mü ? Çünkü rollerimizi değiştirmişiz.Çünkü sen kocaman duygusal bir bebek haline gelmişsin ve kız bu durumdan iğreniyor.Kızın yapması gereken şeyleri erkek tarafı yapıyor.Yani kızın sırtına da erkeğin alması gereken sorumlulukları yüklüyorsun.Haliyle arada cinsel çekim falan kalmıyor.Üzgünüm ama elinde kalan tek şey arkadaş etiketi ve bunu sonuna kadar hak ediyorsun.

Tek hayat amacı kadınlar olan, her gün onu hayal edip 1 kelimesinde saatlerce mana arayan ,görüldü attığı zaman çılgına dönen adamları görüyorum. Red yediği zaman ise karşı tarafı suçlayıp kadın düşmanı olma eğilimine giriyorlar.Ulan o kadını gözünde büyüten , bilinçaltının en derinlerine yerleştirip tanrıçaya dönüştüren kimdi ? Evet öz eleştiri yapmaktan da aciz bir hale gelmişiz.Eşşek gibi aynı hataları yapıp ders falan çıkarmıyoruz.Birde bunu ''ben o kıza 8 yılımı verdim'' gibi ahmaklığını övünerek anlatan insanlar var orası ayrı konu.

Ülkemizdeki kızların, elinde binlerce erkek alternatifi varken, gerçek erkeğe aç durumdalar.Bunun örneğini ülkemizde sabıkalı erkeklere duyulan ilgiden anlayabilirsiniz.Hayır, onu ilgi çekici kılan şişlediği adamlar değil .Gerektiğinde kıza siktiri çekmekten korkmamaları , gereksiz özgüvenleri ve cüretkar olmaları.İşte böyle erkekleri ,günümüzde ki erkekler gibi duygusal bir bebeğe çevirmek istiyor kadınlar.Bunu başaramadıkça da daha çok bağlanıyor.İstedikleri gereksiz iltifatlar veya efendilik değil.Kadınlar kovalamak , sevilmek, ilişkiyi çekip çevirmek, bunun uğruna mücadele etmek, en önemlisi karşısında gerçek bir erkek istiyor.Zaten hiç bir erkeksi özelliği olmayan biri için neden çaba sarf edecekler ki ?İşte bu noktada efendi çocuk , p*ç çocuk tartışması ortaya çıkıyor.Ama olayın iyi veya kötü çocuk olmakla bir alakası yok.

Bir amacımız yok.Ne Eski çağlarda ki gibi ne avcılıkla uğraşıyoruz , ne de 2.dünya savaşında bir askeriz.Önümüz de milyonlarca kariyer seçenekleri, her hafta yeni çıkan bir meslek var.Elimizin altında da dünya kadar bilgi var.Lakin teknoloji bizi o kadar kör etmiş ve tembelleştirmiş ki sadece kaçınılmaz sonu erteliyoruz.Her gün sahte beğenilerle kendimizi tatmin edip zamanımızı öldürüyoruz.Sevdiğin işi yap diyor herkes.Sorun şu ki sevdiğimiz bir iş yok.Her türlü hazı ,tatmini zaten teknoloji sayesinde sağlıyoruz.Uzuvlarımız o kadar kör halde ki hayattan zevk almak çok zor geliyor.Sanki ayaklarımıza tuğla bağlanıp denize atılmış gibiyiz , sorun şu ki tuğladan kurtulmadan kıyıya yüzmeye çalışıyoruz.Bizi zehirleyen şeyler yaşam tarzımız haline gelmiş.


Sürekli bildiğimiz şeyleri anlatan 3-5 tane mankafanın videolarından medet umuyoruz.Sabah 5'te kalk , 10 Litre su iç ,yazılım öğren, aç karna 31 çek ve milyonersin.Sürekli birileri yapmamız gereken şeyleri söylüyor.Cidden neden başka birinin çok çalış, asla pes etme o işi başarırsın demesine ihtiyaç duyuyoruz ki ? Çünkü sonuç odaklıyız ve bize hayal satılmasını seviyoruz.Bunun yerine irademizi terbiye etmeye odaklansak, devamlılığı nasıl sağlayacağımızı öğrenmeye çalışsak ve bunları tecrübe etsek çok daha fazla yol katetmezmiyiz ? Çoğu öğrenci sınav haftasından bir kaç gün önce deli gibi sınava çalışır ve bir şekilde geçer.1-2 haftaya kalmadan o bilgiler uçar gider tabi kafadan.Çünkü o derslere ,makinanın parçlarına,veya fizik formüllerine istemediğimiz bir zorunluluk gibi bakarız.İşin içine duygu girmez ve gittikçe soğuruz.Oysaki öğrenme isteği olan biri için en zor ders bile ilgi çekici gelir.Çünkü yeni bir şeyler öğreniyordur, keşfediyordur.Demek istediğim şey sorun algımız da olabilir mi ? Ders çalış , spor yap , para kazan.Bunları beyinde bir zorunluluk haline getirip kendimize işkence çektirmek yerine , yeni bir şeyler öğrenme hevesiyle başlasak ,sürekli üstüne koyarak ilerlesek ve yaptığımız işi eğlenceli bir hale getirsek zaten bu motivasyon zırvalıklarına ihtiyacımız kalmayacak.

Hiç bir zaman gökten bir melek inip hayatımızı değiştirmeyecek veya hayatla olan savaşımız sona ermeyecek.Bir gün arayıp bulacağın ''doğru kişi'' zırvalığı kendinin en iyi haline gelmedikten sonra hayal olup uçacak.Ve her olaya duygusal bakıp ,sürekli suçu başkalarına attığımız sürece asla kendimizin en iyi haline gelemeyeceğiz.Bu dünya zevkler ve acılarla dolu.Hala hayatta olduğunu unutma.Bir ömür ağlayarak geçmez.Hayatınızı en güzel şekilde yaşamanız dileğiyle...
 
Son düzenleme:
çok güzel bir zamanda denk geldi eline , yüreğine sağlık
 
güzel yazmışsın bro forumda böyle yazılar eskisi gibi olmuyor daha fazla yazman dileğiyle
 
Güzel yazmışsın son zamanlarda forumda böyle kaliteli konuları arar olmuştuk eline sağlık. Günümüzün getirdiği rahatlıktan, medyanın dayatmalarından boş zevklerden ve bir çok sebepten dopamin peşinde koşan zayıf canlılar haline dönüştük. Pandemiden önce hayatı oldukca disiplinli olan biriyken pandemiden sonra bunu kendimde epeyce bir gözlemledim(dopamin peşinde koşan koca bir bebek olma) ve bunu gün geçtikce çözmek ya da uzak durmak daha zor hale geliyor çünkü seni ekrana bağlayan yapay zekalar gelişiyor, gözümüze cinsellik daha fazla sokuluyor, insanlar sahte hayatlarını daha çok gözümüze sokuyor, çalışmanın değeri gittikce azalıyor, insanlar vakitlerini çok boş şeylere harcıyorlar ve bu kalabalığın arasından sıyrılmak gün geçtikce zor bir hale geliyor.
 
Yalnızca bir konuya katılmıyorum. İnsana ilgisi ve yeteneği olmayan konuları öğretmeye çalışmak aptalca bir zaman kaybıdır. Daha aptalcasıysa o kişiyi yine aynı konulardan bir teste sokup geleceğini bu şekilde belirlemeye çalışmaktır. Herkesin ilgi alanları ve yatkınlığı farklıdır. Kimisi resimden hoşlanır, kimisi müzikten, kimisi şiirden, kimisi felsefeden, kimisi fizikten, kimisi spordan... Belli sınırlar belirleyip sonra insanları bu sınırlar içerisinde seçim yaptığı yanılgısıyla ilgisini çekmeyen konulara çalıştırıp bunlardan teste sokulmasını hedefleyen sistem yok edilmeye mahkumdur. Bu tıpkı bir balıkla maymunu ağaca tırmanma yarışmasına sokmak gibidir. Farklı yeteneklere sahip kişilerin toplum içerisinde sinip yok olmasına sebep olur.

Kimisi buna uyum sağlamayı başarır, kimisi başaramaz. Ben sağlamayı başarabilenlerden oldum, lisede sınavlara hep son gece çalışıp girdim ve okul birincisi olarak mezun oldum, üniversite sınavındaysa derece yapıp İstanbul'daki sayılı iyi yerlerden birine girdim (ülkedeki üniversitelerden çoğu anadolu lisesi kıvamında uzun süredir) fakat bunları yaparken sisteme küfür etmediğim tek bir gün bile olmadı. Çünkü çok daha farklı şeylere ilgi duyuyordum ve deneyecek zaman bırakılmadığı için ilgim olan çoğu şeyden haberim bile yoktu o zamanlar. Ben şanslı kesimdeydim, az emekle çok iş yapabiliyordum. Fakat şansız kesimde olan çok fazla insan tanıyordum ve zaman zaman bunlara üzülüyordum da. Her gün karşımda çürümelerini izliyordum, umutsuzlardı.

Özel üniversite diye bir şey olmamalı, bu kadar çok üniversite de olmamalı. Üniversite sırf diploma denen sikik kağıt parçan olsun diye okunmamalı. Gerçekten ilgin olan bir bölüm varsa zamanını ayırmalısın oraya. Ayrıca kitap okuyarak İNAN BANA ÇOK FAZLA şey öğrenebilirsin, illa üniversiteye ihtiyacın yok. Herkesin tutkusu neyse onun peşinde koşmasını sağlayacak bir sistem tasarlanmalı, diğer türlü ülkenin gelecek nesli olacak gençler daha çook harcanır ve hayata küstürülür. Sevmediğin bir şeyi ölene kadar yapmak zorunda kalmak hayat boyu işkence çekmektir. Değiştirilmesi gereken çok şey var.
 
Yalnızca bir konuya katılmıyorum. İnsana ilgisi ve yeteneği olmayan konuları öğretmeye çalışmak aptalca bir zaman kaybıdır. Daha aptalcasıysa o kişiyi yine aynı konulardan bir teste sokup geleceğini bu şekilde belirlemeye çalışmaktır. Herkesin ilgi alanları ve yatkınlığı farklıdır. Kimisi resimden hoşlanır, kimisi müzikten, kimisi şiirden, kimisi felsefeden, kimisi fizikten, kimisi spordan... Belli sınırlar belirleyip sonra insanları bu sınırlar içerisinde seçim yaptığı yanılgısıyla ilgisini çekmeyen konulara çalıştırıp bunlardan teste sokulmasını hedefleyen sistem yok edilmeye mahkumdur. Bu tıpkı bir balıkla maymunu ağaca tırmanma yarışmasına sokmak gibidir. Farklı yeteneklere sahip kişilerin toplum içerisinde sinip yok olmasına sebep olur.
Fire Dragon kardeşim öncelikle yorumuna tamamen katılıyorum ve şunu söylemek istiyorum ki yazdığım şeyleri tamamen yanlış anlamışsın.Zaten başlığın ve konunun olayı medyanın bize dayattığı şeyler, teknolojik bağımlılığımız ve bir hayal buhranın da yaşadığımız.Sistemin uzuvlarımızı kör ettiği ve hayata karşı azalan zevkimiz.Böyle bir içerikte elbette ki eğitim sistemini veya insalara ilgi alanının dışındaki şeyleri dayatmasını savunuyor değilim.
,makinanın parçlarına,veya fizik formüllerine istemediğimiz bir zorunluluk gibi bakarız
Büyük ihtimalle burdaki yazılanlara ithafen böyle bir şey düşündün, lakin hiç bir şekilde ilgi duymadığımız bir alanda, amacımıza hizmet etmeyen, bize dayatılan şeyleri sevmeye çalışalım diye bir şey söylemedim.Mesela kendi iradesiyle makine mühendisliği seçen buna ilgisi olan birisi , makine parçalarının isimlerine veya saatlerce süren işlemlere ilgi duymayabilir.Spor konusuna çok ilgisi olan ve bu konuda kendini geliştirmek isteyen birisi anatomiye ilgi duymayabilir.Her alanın belli bir zorlukları ve sorumlulukları vardır.Ve daha iyi bir noktaya gelmek için bazı şeyleri yapmak şartır.Böyle örnekler sıralanır gider.Gelmek istediğim nokta bunları hedefine giden yolda bir basamak olarak görüp eğlenceli hale getirmek var , her gün söve söve çalışmak var.Hangisi akla ve mantığa daha uygun geliyor? Yoksa zaten amacı yolunda hizmet etmeyen ve sıfır ilgi duyulan bir alan üstüne çalışmak mantık dışıdır.Çok güzel bir üniversiteye yerleştiğini ama her gün sövdüğünü söylüyorsun, irade gücünü kullanarak gerekli çalışmayı yapmışsın ve kazanmışsın.Anladığım kadarıyla ilgi duyduğun şeye yönelmişsin bu sayede.Yani söylediğim gibi amacına giden yolda bir basamak olarak kullanmışsın dayatılan bu zorunluluğu.Sadece isyan ederek, hiç bir eylemde bulunmayarak farklı sonuçlar olacağını sende biliyorsun elbette.
Ayrıca kitap okuyarak İNAN BANA ÇOK FAZLA şey öğrenebilirsin, illa üniversiteye ihtiyacın yok.
En çok takıldığım ise bu nokta oldu.Yazının neresinde illa üniversiteye gitmelisiniz diye bir şey söylemişim merak ediyorum doğrusu.Üstelik ilk paragraflar da elimizin altında dünya kadar bilgi olduğunu teknoloji çağında yaşadığımızdan bahsetmişken.Ve bu yazıyı yayınlamadan önce senin yorumunun içeriğiyle aynı olan yaklaşık 5-10 paragraf sildim.Uzun olmasını ve kişiyi sıkmasını istemedim.Umarım birbirimizi anlamışızdır.Sağlıcakla kal
 
o derslere ,makinanın parçlarına,veya fizik formüllerine istemediğimiz bir zorunluluk gibi bakarız.İşin içine duygu girmez ve gittikçe soğuruz.Oysaki öğrenme isteği olan biri için en zor ders bile ilgi çekici gelir.Çünkü yeni bir şeyler öğreniyordur, keşfediyordur.Demek istediğim şey sorun algımız da olabilir mi ? Ders çalış , spor yap , para kazan.Bunları beyinde bir zorunluluk haline getirip kendimize işkence çektirmek yerine , yeni bir şeyler öğrenme hevesiyle başlasak ,sürekli üstüne koyarak ilerlesek ve yaptığımız işi eğlenceli bir hale getirsek zaten bu motivasyon zırvalıklarına ihtiyacımız kalmayacak.

Bunun her durumda ve her insan geçerli olmasının mümkün olmadığından bahsediyordum.

En çok takıldığım ise bu nokta oldu.Yazının neresinde illa üniversiteye gitmelisiniz diye bir şey söylemişim merak ediyorum doğrusu.

Derken devamını biraz yazın üzerinden tahmine dayalı olarak, biraz da tecrübesiz arkadaşların doğru bilgiler görüp bunlardan faydalanması için yazdım.

Çok güzel bir üniversiteye yerleştiğini ama her gün sövdüğünü söylüyorsun

Çalışma süreci tabi ki psikolojik savaşlarla doluydu, ilgi alanıma yönelebilmek için umurumda bile olmayan şeyleri öğrenmem gerekiyordu çünkü. Bahsettiğim şey de bu, bunun gelecek nesiller için böyle olmamasını sağlayacak, bunu değiştirecek kişiler biziz. Boyun eğip bizden sonrakilerin de aynılarını yaşamalarına göz yumabiliriz veya büyük düşünüp insanlığa faydalı olacak ve gelecekte hatırlanmamızı sağlayacak şeyler yapabiliriz. Katılmadığım tek nokta da bu işte. Nefret ettiğin bir şeyi sevmeyi çalışmak çoğunlukla bir eziyettir ve ben daha başarılı olabileni görmedim. Eğer sevdiğin şeyi yaparsan hiçbir zaman çalışmazsın, eğlenirsin. Bu da tüm neslin verimini inanılmaz ölçüde arttırır, çünkü çoğunluk bunları ince düşünüp sorgulayacak seviyede değil. Düşünmelerine de gerek yok zaten, herkes yatkın olduğu şeyi yaparsa ülke seviye atlar, herkes her konuda iyi olmak zorunda değil.

Geri kalan tüm düşüncelerine katılıyorum.
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst