Alfaloji Forum

Sitemizde şu anda bakım yapılmaktadır. Üyelik istekleri ve konular bakım sonrasında onaylanacaktır.

Hayatın gerçekleri P13

Katılım
23 Temmuz 2018
Mesajlar
208
Tepkime puanı
1,037
Şehir
Ankara
Yaşım 18'e doğru ilerlemekteydi. Sığınacak tek kapım dinim kalmıştı. Tüm dualarım tersine işliyor gibiydi. Ne dilediysem olmamıştı. Şayet tanrı varsa bile benim için yoktu. Hiç olmamıştı. Tanrının varlığını hissedemem beni araştırmaya itti. O zamanlar Facebook'ta "Karikateist" diye bir grup vardı. O grubun paylaşımları dikkatimi çekmiş ve sorgulamayan Türk toplumundan sıyrılıp dinleri acaba? Doğru söylüyor olabilir mi? Diye mantığımla algılamaya ve üzerinde düşünmeye başladım. Kuranı baştan sona okudum. İncili okudum. Tevratı okudum. Gök tanrı dinini okudum. Makarna dinine kadar okudum. Yaklaşık +1000 tane hikaye tadında dinleri okumuştum. Hepsi bana masal gibi geliyordu. Din bana göre toplumları bir arada tutma sanatıdır. Kişi daha fazlasını ister şükretmesi istenir. Kişinin başına kötü bir şey gelir daha beteri olabilirdi denir. Kişi ölmeyi ister. Ona bile izin verilmez. Çünkü çalışana ve ülkede vergiye ihtiyaç vardır. Fakat çoğu insan bu gibi şeyleri hayatı boyunca fark edemeden ölüp gider. Bir yalana inanmıştır. Bir hiçliğe inanmıştır. Hayatını adamıştır. Ama dinler olmasa dünya daha bir kaosa elverişli olur muydu? Evet olurdu. Dünya da tek bir ülke bile kalmayabilirdi. (Benim görüşüm) Yani durducu bir rolde oynuyor. İnsanların hepsi dürtülerine göre hareket etmeye programlıdır. Ama ahlak ve toplum bunu zamanla törpüler. Kişi benliğini kaybeder. Yapay bir benlik kazanır. Küçüklükten beri bilinçaltına yansıyan bu negatif törpüleme zamanla kişi benliğinin bu olduğunu zanneder. İşte kırılma noktası buradan geliyor. İşte çoğu üyenin bu foruma girme amacı buradan geliyor. Bu foruma ihtiyaç duyulması bile buradan geliyor. Çünkü törpülendik. Özelliklerimiz kısıtlandı. Gerçek öz kimliğimizi kaybettik. Küçüklüğünüzdeki o asi çocuğu hatırlayın? Hiç kimseden emir alır mıydı? Kimseyi gerçekliğine sokar mıydı? Kafasına buyruk hareket eder ve onay istemezdi değil mi? Evet aynen öyle. Şimdi neden bunu yapamıyoruz? Çünkü törpülendik. Biz kadınlar tarafından yetiştirilmiş bir nesiliz. Erkeksi ve maskülen özelliklerin daha ne olduğunu bilmiyoruz. Erkekliği dizilerden öğrenmeye çalışan bir nesil var. Rol model olabilecek bir Baba veya bir Abi yok. Çünkü onlarda aynı şekilde yetiştirildi. Bu sorun kurtuluş savaşından sonra toplumun rahatlamasıyla başladı. Eminim ki önceden durumlar daha farklıydı. Eminim ki önceden böyle sorunlar binde birdi. Şimdi ne kadar çok değil mi? Kızın yanına gitmeye korkan gençler tanıyorum. Gitse sanki onu öldürecek ama öyle bir bilinçaltı algısı geliştirmiş ki anca bunu kendisi değiştirebilir. Araştırmalarım sonucunda hiç bir dine inanmamaya karar verdim. Çünkü hepsi boşa uğraş ve vakit kaybı gibi gelmeye başladı. Düşünen beyin ile düşünmeyen beyin arasında binlerce fark vardır. İnanlara dikkat ettiğimde hiç birisi dinini okumamış, Kurallarını bilmeyen bir toplum gördüm. Kapalı ve namuslu olarak atfettiğimiz türbanlı kadınlar bile fantezi objesi olmuş ve diz üstü etek giymekten çekinmiyorlar. Çünkü biz en çok kafa kılından tahrik oluyoruz değil mi? Kapanmanın asıl amacı erkekleri tahrik unsuru olmaktan çıkmak değil midir? Ben mi yanlış biliyorum? O halde kapalı kadınımız etek altına file çorap giyip erkeği tahrik mi etmektedir? Yoksa tahrik unsuru olmaktan kaçınmakta mıdır? Arkadaşlar kendimizi kandırmayalım. Doğruları konuşalım. Şu an yaşadığımız toplum bozuk bir toplum. İnsanlar neyi niye yaptığını bile bilmiyor. Türbanlı bir kadını çevirip yolda din hakkında soru sorsan 2 kelam edemeyecek kadar salak insanlar tanıyorum. İstisnalar kaideyi elbette bozmaz. Aynı şekilde sakallı hacı hoca tipler de neler yaptığını duysanız şaşırırsınız. Gerçek islam bu değil sloganını da elbette duymuşsunuzdur. Gerçek islam ne o halde? Yapay islam mı yaşıyoruz? Bir yandan Şeriat sistemini getirmeye çalışan inançta uzman inançlı sistemine girmiş insanlarda görüyorum. Şeriat gelse eminim eski halini hatırlayıp istemeyecek böyle sistem olmaz olsun diyecek. Ama bilmiyor işte. Güzel bir şey zannediyor. Dinin neden olduğunu şimdi az çok anladık. Geçmişi yad etmeye devam edelim.

Artık dini açıdan prangalardan da kurtulmuştum. Din sürekli iyi bir insan olmamızı öğütlüyordu. Ama gerçekler öyle değildi. Biraz daha içimden geldiği gibi davranmaya başladım. Önceden ise her cuma namazlara gider hatta evde kafama göre şükür namazı kılan bir insandım. Geldiğim evreyi böylelikle daha iyi anlayabilirsiniz. Ruh halim yavaş yavaş düzeliyordu. Artık kendimce çıkarımlar yapıp etki tepkiyi ölçüyordum. Kızlar hakkında araştırmalar yapıyordum. Ama bulduğum sonuçlar komik olun, Çiçek alın tarzındaydı. Hatta bir dönem o kadar kafama takar olmuştum ki kız arkadaşlarıma nasıl davranmam gerektiğini sorduğumda ise gül al çiçek al tarzında salakça yorumlar geliyordu. Peki bir kişi öyle gelse sana şans verir miydin? Dedim. Kişiye bağlı dedi. (Ama sizce gerçekte öyle mi oluyor?) Kızların dedikleri ile yaptıkları aynı değildir. İleride buna değineceğim. Facebookta önüme gelen kızı ekliyor ve tanışalım mı tarzında mesajlar atıyordum. Ama işe yaramayınca artık komik olmam gerektiğini anlamıştım. Araştırmalarımdaki kişiler de öyle yapmamı nasihat ediyordu. Bende daha espritüel açılış mesajları attım. Mesela saçı sarıysa merhaba sarı civcivim tarzında yılışık + samimi bir hitabet deniyordum. O sıralarda Ankara'dan Cennet diye bir kızla tanıştım. Kızımız 10/6 sayılabilecek bir güzellikteydi. Esmerdi. Aslında tipim değildi ama o dönemler seçim şansım yoktu. Ben daha çok beyaz tenlileri seviyorum. Çünkü iç güdülerim beyaz tenli istiyor. Beyaz ten sağlık işaretidir. Hiç bir dürtü boşuna değildir. Mesela zayıf yerine bolca yağlı dişi (Abartı değil dengeli seviyede) Daha seksi geliyor. Çünkü ileride çocuk olursa onu sorunsuz emzirebilecektir. Hiç bir dürtü boşuna değildir. Zayıflıktan hoşlanan erkek bireylerin dürtülerinin iyi çalıştığını düşünmüyorum. Ya da fantezi gerçekleştirdiğini düşünüyorum. Çünkü erkek beyni en sağlıklı dişiyi seçmeye programlanmıştır. Güzellik elbette önemlidir ama beyin ilk önce sağlığa dikkat eder. Cinsel çekimin size ilk kuralını söyledim. SAĞLIK. İleride bunu yine genişçe değineceğiz.

Cennetle konuşmamız nasıl başladı inanın hatırlamıyorum. Ama o zamanlar nasıl kafada olduğumu biliyorsunuz. Muhtemelen öyle bir şey denemiş ve başarılı olmuşum. Bayağı facebook sohbetinden konuşmanın ardından telefonlar alındı. Ankara Ticaret Anadolu lisesinde okuyormuş. Hatta yeri eski numune hastanesinin aşağısında bir yerdeydi. Cennetin sesi hafif kalınımsı ve maskülenimsi bir tonu vardı. Hatta bu konuda onunla dalga geçmiştim. (Neg) Ardından ne oldu biliyor musunuz? Cennet daha dişi sesi tonunda konuşmaya başladı. Dikkate almıştı. Sesi etkilemeye başlamıştı. Demek ki kızlar istedikleri şekilde konuşabiliyorlardı. Cennet psikolojik olarak sorunlu bir kızdı. Zaten bizi de hep sorunlusu bulurdu aq. Bir tane düzgün insan çıkmamıştı. O zamanlar ben mahallemde herkesin korkup saygı duyduğu cihangir abiyi rol model alırdım. Kendisi doğal gerçek erkekti. Babası da öyleydi. Eskiden komşumuz olduklarından ailesini çok iyi tanıyordum. Cihangir abi modunda takılırken saygınlığımın daha arttığını hissediyordum. Fakat eninde sonunda sahne kapanır ve rol olduğunu herkes anlar. Benimki de dıştan vay be deseler de bir nokta da ne bok olduğum açığa çıkıyordu. Buradan almanız gereken kıssadan hisse rol yapmayın. Eninde sonunda falso vereceksiniz. Dişiler beden dili okuma uzmanıdır. İster inanın ister inanmayın. En ufak değişimi sizde fark ederler. Ayrıca konuyla alakasız ama köpekler de beden dili okuma uzmanıdır. Eskiden köpeklerden korkardım. Isıracağını zannederdim. Ama kafam yapım değiştiğinden beri köpeklerin gözünün içine bakıp oldukları yerde oturtturabiliyorum. Ya da boyun eğdirebiliyorum. Bir köpek havlıyorsa ben baktıktan sonra havlamayı kesiyor. Dediğim gibi cesareti ve korkuyu çok iyi seziyorlar. Bir köpek bunu anlayabiliyorsa gelişmiş insan beyni sizce neler yapmaz? Dişileri bu konuda hafife almayın. Sizler nasıl bazı konularda daha başarılıysanız onlarda doğuştan gelen beyin aktiviteleri sosyolojik olarak daha başarılılar. Bir dişinin kullandığı sözcük genişliğini emin olun siz kuramazsınız. Renk çeşidinden bile bahsederlerken benim ağzım açık kalıyordu. Bilmem neyin ne tonu tarifi o kadar görsel ki ve hepsi sorunsuzca aralarında anlaşıyorlar. Bir erkeğe desem lan ahmet yeşilin turkuazımsı tonu var ya eee? Onu al hacı sana yakışır. Siktir gt amna kodugum der. Anlamaz bile olayı :D

Cennet bana çok iyi geliyordu. Adeta yaralarım sarılıyor gibi hissediyordum. Ama ben yine aynı bendim. Değişen bir şey yoktu. Hala PMO bağımlısı, hala kendini geliştirmeyen, Hala depresif şarkılar dinleyip üzüntüden keyif alan biriydim. Geldiğim noktaya ben bile hayret ediyordum. Yaşantılar bir şekilde itmişti beni buralara. Bu satırlarda bir nebze olsa da kendinizi buldunuz mu? Bulmadıysanız merak etmeyin bir noktada bulacaksınız. Cennet aleviydi. Sanırım yozgatlıydı. Bende o zamanlar ateist bir birey olarak. Dine inanmadığımı söyledim. Hatta bunun üzerine kız biraz yobazımsı olduğundan benden soğur gibi oldu. Sonra herkesin kendi inancı kendine dedi. Dürüst olmamak gerekiyormuş. Ne zaman dürüst olsak hep kaybettik. Dürüstlüğü iyi empoze eden bir toplum oldu. Ama bu dürüstlüğü de geniş kapsamlı bir ele almak gerekiyor. Kadınları ele alırsak doğuştan birer Uzman yalancı olduğunu bilmeyen yoktur. Bilmiyorsan da öğren. Öyleler. Hemde öyle ustalıkla söylerler ki yalan olduğunu anlamazsın. Zaten yalancı yalanı söyleyemeyene denir. Erkek yakalanır ve yalancı olur. Çünkü yalana ihtiyaç duymaz ki garibim. Toplum öyle empoze etmiştir ki dürüst ol, yalancının mumu yatsıya kadar bilmem nelerle bu günlere gelmiştir. Çalışmayan mekanizma başarılı bir şey beklemek pek mümkün durmuyor değil mi? Ne zaman dürüst olsak hep kaybettik. Bu söz kulağınıza küpe olsun. Dürüstlüğü bende severim ama insanlar her şeyi duymak istemezler. İşine geleni duymak isterler.

Yeri gelmişken tekrar hatırlatmakta fayda duyuyorum. Bakın arkadaşlar ben her şeyi yaşamış bir insan değilim. Çoğu şeyi yaşasam da bir o kadar da yaşamadığım şeyler var. Fakat ben hayata farklı bir pencereden bakmasını biliyorum. Yani benim de sizler gibi tecrübe edeceğim ve yaşayacağım bir ton şey var. Sadece size yaşadığım şeyler üzerinden örnek veriyorum. Lütfen gözünüzde beni ilahlaştırmayın. Bende etten kemikten biriyim. Sadece her şey üstüme gelince artık dur demiş biriyim. Farkım buradan çıkıyor. Ayrımım buradan oluşuyor.

Cennet ile hiç sevgili olmadık. Ağır bir şekilde flörtleştik. Aylarca konuştuk ama bir tık ötesine gidemedi. Meğer eski sevgilisi cennette travma yaratmış. Kimseye güvenci ve inancı kalmamış cennetinde. Bir gün telekom çıkışında cenneti çağırdım buluşmak için ve geldi. Dolaştık sokak aralarında oturduk. Gittim marketten çikolata aldım ona güldük eğlendik. Bankta otururken birden elini tutmak için adım attım ama anlamış olmalıydı ki hemen elini çekti. Güvenmiyordu ve istemiyordu. Ama güvenmiyorsa ve istemiyorsa yanında işi ne diye soruyorsunuzdur belki de? Onlar da denemek istiyor. Belki farklı sonuç çıkar, Belki güvenimi kazanır vs diye. Ama o bilinçteki erkek ben değildim. Ben hilalin aldattığı hala o yıkık bilinçteydim. Dışarıdan cihangir abi gibi görünsem de paketin içeriği öyle demiyordu. Dışarıda en iyi son model arabaydım. Ama içeride yürütecek motor yoktu. Baktım işler istediğim gibi gitmiyor ve cennette eve gitmek istiyordu. Sonra görüşürüz tekrarlayalım dedim. Olur dedi. Cennetin anne babası trafik kazasında ölmüş ve dayısının yanında kalıyordu. Çankayada oran tarafında idi evleri, Bir gün yine işten erken çıktım. Sanırım 15:30 civarıydı. Cenneti çağırdım. Yanında buse diye sevimli bir arkadaşı ile gelmişti. Benim ilgim Cennete olduğundan buse yazılıyormuş bana meğer fark etmiyormuşum. Şu an ki bilincim ile davranışlarını düşünürsem %100 ilgiliydi. Arkadaşının flörtüne yazıyordu. Kızlardaki ahlak yapısı böyle işte. Her şey makul. Her şey yapılabilir. Tamamen dürtüsel. Toplumsal normlar umurunda değil. İyilik kötülük umurunda değildi. Bende o gün 2 kıza tek erkeğim. Daha bir hoşuma gitti. Birden fazla kızla takılmak. Kızlara espiriler yapıp kahkaha attırıyordum. İkiside benden hoşlanıyordu. Ama benim hedefim cennetti. O yaralı kediyi iyileştirmek istiyor ve derdine derman olmak istiyordum. Nedense yaralı insanlara hep acırdım ve daha samimi gelirdi. Ama kızlar en kötü anlarında en güçlü prensesi en güçlü anlarında ise en müşkül kızı oynayabileceklerini bilmiyor ve birisi dese hasiktir oradan diyebilecek bir insandım. Akıllanmıyor ve ders almıyordum. Ardından buse evden aradıklarını söyledi. Gitmesi gerektiğini söyledi. Cennette bende kaçıyım tekrar görüşürüz zaten dedi ve gülümsedi. Bende gülümsedim. Ama buseyle tekrar görüşmedik. Cennet bir şeyleri anlamış olmalıydı ki bana yazıldığını hissetmişti. Beden dili uzmanlarıydı ne de olsa. Kim bilir arkamdan belki de atıştılar bana hiç yansıtmadı ama laf arasında bir kere buseyle tartıştıklarını söyledi. Düşünün bakalım acaba neden?

Cennetle artık bir sonraki aşamaya geçmeliydim. 3 Ay olmuş hala flört aşamasından çıkamıyordum. Kendimi iyice ezik gibi hissetmeye başlamıştım. Nerede hata yapıyorum diye düşünüyordum. Kız bana ilgili ama şans vermiyordu. Benden cesaret mi görmek istiyordu? Sürekli böyle sorular varken aklımda. Bir gün gençlik parkına götürüp orada ona sevgili olmayı teklif edecektim. Tam yol üstünde giderken sürekli nereye gidiyoruz biz nereye gidiyoruz biz diyordu. Bende süpriz gelmek üzereyiz dedim. Bana güvenmeyen bir insana asla böyle süprizler yapılmaması gerektiğini ve dişilerin yaşı ne kadar ilerlemiş olsa da duygusal olarak çocuk gibi olduklarını o an anladım. Kız birden ağlamaya başladı. Ben gelemem dedi. Koşarak arkasını dönüp gitti. Arkasından bende koştum. Yakaladım kolundan tuttum. Hatta elim memelerine değmiş bir cinsel gerilim oluşmuştu. Ama yine de gözüme bakıp ağlayıp bırak beni dedi ve gitti. Bende içimden bir ses ve sinirlenen bir ses , Siktir et gitsin dedi. Sanki ben ona ne kötülük yapmıştım ki? Neden gelmemişti anlamış değildim. Gittiğimiz yer tekin bir yer de değildi. Ama kadına sebep mi yok bir şey bulmuştu kesin. O gün facebooktan cennetin hesabına bakayım dediğim de beni arkadaşlıktan çıkardığını ve numaramı engellediğini gördüm. Bende artık gururlanmış ve bir daha ne mesaj atmış ne de aramıştım. Cennet olayı böyle traji komik bitmişti. Yıllar sonra aklıma gelmişti. (3 yıl sonra ulaştım) Kızımız sevgili bile yapmış ve psikolojik ilaçlara devam etmesine rağmen aşırı rahat davranıyordu. Belli ki bir şeyler yaşamıştı. (Cinsel açıdan) Hatta benimle buluşmak bile istemişti. Bir hafta sonra ankaradayım falan diye. Mesaj atmayınca bende üstüne düşmedim. Ne ben yazdım ne de o. Bir daha iletişim kurmadık. Cennet olayı da böyle kapandı. Cennetini bir türlü göstermedi bana. Kapıdaki muhafızlar girişimi reddeti. Kaleyi aşamamış ve güvenini kazanamamıştım. Acı bir tecrübe hanesine +1 eklenmişti.

Bende kendi lisemden kızlarla sevgili olacaktım. En iyisi buydu. Hem gözümün önünde olurlardı. Hemde istediğim gibi buluşabilirdim. O da P14 konusu olsun. Ama sandığınız gibi iyi gitmedi. Yine traji komik şeyler oldu. Anlatacağım. Görüşmek üzere.
 
Yaşım 18'e doğru ilerlemekteydi. Sığınacak tek kapım dinim kalmıştı. Tüm dualarım tersine işliyor gibiydi. Ne dilediysem olmamıştı. Şayet tanrı varsa bile benim için yoktu. Hiç olmamıştı. Tanrının varlığını hissedemem beni araştırmaya itti. O zamanlar Facebook'ta "Karikateist" diye bir grup vardı. O grubun paylaşımları dikkatimi çekmiş ve sorgulamayan Türk toplumundan sıyrılıp dinleri acaba? Doğru söylüyor olabilir mi? Diye mantığımla algılamaya ve üzerinde düşünmeye başladım. Kuranı baştan sona okudum. İncili okudum. Tevratı okudum. Gök tanrı dinini okudum. Makarna dinine kadar okudum. Yaklaşık +1000 tane hikaye tadında dinleri okumuştum. Hepsi bana masal gibi geliyordu. Din bana göre toplumları bir arada tutma sanatıdır. Kişi daha fazlasını ister şükretmesi istenir. Kişinin başına kötü bir şey gelir daha beteri olabilirdi denir. Kişi ölmeyi ister. Ona bile izin verilmez. Çünkü çalışana ve ülkede vergiye ihtiyaç vardır. Fakat çoğu insan bu gibi şeyleri hayatı boyunca fark edemeden ölüp gider. Bir yalana inanmıştır. Bir hiçliğe inanmıştır. Hayatını adamıştır. Ama dinler olmasa dünya daha bir kaosa elverişli olur muydu? Evet olurdu. Dünya da tek bir ülke bile kalmayabilirdi. (Benim görüşüm) Yani durducu bir rolde oynuyor. İnsanların hepsi dürtülerine göre hareket etmeye programlıdır. Ama ahlak ve toplum bunu zamanla törpüler. Kişi benliğini kaybeder. Yapay bir benlik kazanır. Küçüklükten beri bilinçaltına yansıyan bu negatif törpüleme zamanla kişi benliğinin bu olduğunu zanneder. İşte kırılma noktası buradan geliyor. İşte çoğu üyenin bu foruma girme amacı buradan geliyor. Bu foruma ihtiyaç duyulması bile buradan geliyor. Çünkü törpülendik. Özelliklerimiz kısıtlandı. Gerçek öz kimliğimizi kaybettik. Küçüklüğünüzdeki o asi çocuğu hatırlayın? Hiç kimseden emir alır mıydı? Kimseyi gerçekliğine sokar mıydı? Kafasına buyruk hareket eder ve onay istemezdi değil mi? Evet aynen öyle. Şimdi neden bunu yapamıyoruz? Çünkü törpülendik. Biz kadınlar tarafından yetiştirilmiş bir nesiliz. Erkeksi ve maskülen özelliklerin daha ne olduğunu bilmiyoruz. Erkekliği dizilerden öğrenmeye çalışan bir nesil var. Rol model olabilecek bir Baba veya bir Abi yok. Çünkü onlarda aynı şekilde yetiştirildi. Bu sorun kurtuluş savaşından sonra toplumun rahatlamasıyla başladı. Eminim ki önceden durumlar daha farklıydı. Eminim ki önceden böyle sorunlar binde birdi. Şimdi ne kadar çok değil mi? Kızın yanına gitmeye korkan gençler tanıyorum. Gitse sanki onu öldürecek ama öyle bir bilinçaltı algısı geliştirmiş ki anca bunu kendisi değiştirebilir. Araştırmalarım sonucunda hiç bir dine inanmamaya karar verdim. Çünkü hepsi boşa uğraş ve vakit kaybı gibi gelmeye başladı. Düşünen beyin ile düşünmeyen beyin arasında binlerce fark vardır. İnanlara dikkat ettiğimde hiç birisi dinini okumamış, Kurallarını bilmeyen bir toplum gördüm. Kapalı ve namuslu olarak atfettiğimiz türbanlı kadınlar bile fantezi objesi olmuş ve diz üstü etek giymekten çekinmiyorlar. Çünkü biz en çok kafa kılından tahrik oluyoruz değil mi? Kapanmanın asıl amacı erkekleri tahrik unsuru olmaktan çıkmak değil midir? Ben mi yanlış biliyorum? O halde kapalı kadınımız etek altına file çorap giyip erkeği tahrik mi etmektedir? Yoksa tahrik unsuru olmaktan kaçınmakta mıdır? Arkadaşlar kendimizi kandırmayalım. Doğruları konuşalım. Şu an yaşadığımız toplum bozuk bir toplum. İnsanlar neyi niye yaptığını bile bilmiyor. Türbanlı bir kadını çevirip yolda din hakkında soru sorsan 2 kelam edemeyecek kadar salak insanlar tanıyorum. İstisnalar kaideyi elbette bozmaz. Aynı şekilde sakallı hacı hoca tipler de neler yaptığını duysanız şaşırırsınız. Gerçek islam bu değil sloganını da elbette duymuşsunuzdur. Gerçek islam ne o halde? Yapay islam mı yaşıyoruz? Bir yandan Şeriat sistemini getirmeye çalışan inançta uzman inançlı sistemine girmiş insanlarda görüyorum. Şeriat gelse eminim eski halini hatırlayıp istemeyecek böyle sistem olmaz olsun diyecek. Ama bilmiyor işte. Güzel bir şey zannediyor. Dinin neden olduğunu şimdi az çok anladık. Geçmişi yad etmeye devam edelim.

Artık dini açıdan prangalardan da kurtulmuştum. Din sürekli iyi bir insan olmamızı öğütlüyordu. Ama gerçekler öyle değildi. Biraz daha içimden geldiği gibi davranmaya başladım. Önceden ise her cuma namazlara gider hatta evde kafama göre şükür namazı kılan bir insandım. Geldiğim evreyi böylelikle daha iyi anlayabilirsiniz. Ruh halim yavaş yavaş düzeliyordu. Artık kendimce çıkarımlar yapıp etki tepkiyi ölçüyordum. Kızlar hakkında araştırmalar yapıyordum. Ama bulduğum sonuçlar komik olun, Çiçek alın tarzındaydı. Hatta bir dönem o kadar kafama takar olmuştum ki kız arkadaşlarıma nasıl davranmam gerektiğini sorduğumda ise gül al çiçek al tarzında salakça yorumlar geliyordu. Peki bir kişi öyle gelse sana şans verir miydin? Dedim. Kişiye bağlı dedi. (Ama sizce gerçekte öyle mi oluyor?) Kızların dedikleri ile yaptıkları aynı değildir. İleride buna değineceğim. Facebookta önüme gelen kızı ekliyor ve tanışalım mı tarzında mesajlar atıyordum. Ama işe yaramayınca artık komik olmam gerektiğini anlamıştım. Araştırmalarımdaki kişiler de öyle yapmamı nasihat ediyordu. Bende daha espritüel açılış mesajları attım. Mesela saçı sarıysa merhaba sarı civcivim tarzında yılışık + samimi bir hitabet deniyordum. O sıralarda Ankara'dan Cennet diye bir kızla tanıştım. Kızımız 10/6 sayılabilecek bir güzellikteydi. Esmerdi. Aslında tipim değildi ama o dönemler seçim şansım yoktu. Ben daha çok beyaz tenlileri seviyorum. Çünkü iç güdülerim beyaz tenli istiyor. Beyaz ten sağlık işaretidir. Hiç bir dürtü boşuna değildir. Mesela zayıf yerine bolca yağlı dişi (Abartı değil dengeli seviyede) Daha seksi geliyor. Çünkü ileride çocuk olursa onu sorunsuz emzirebilecektir. Hiç bir dürtü boşuna değildir. Zayıflıktan hoşlanan erkek bireylerin dürtülerinin iyi çalıştığını düşünmüyorum. Ya da fantezi gerçekleştirdiğini düşünüyorum. Çünkü erkek beyni en sağlıklı dişiyi seçmeye programlanmıştır. Güzellik elbette önemlidir ama beyin ilk önce sağlığa dikkat eder. Cinsel çekimin size ilk kuralını söyledim. SAĞLIK. İleride bunu yine genişçe değineceğiz.

Cennetle konuşmamız nasıl başladı inanın hatırlamıyorum. Ama o zamanlar nasıl kafada olduğumu biliyorsunuz. Muhtemelen öyle bir şey denemiş ve başarılı olmuşum. Bayağı facebook sohbetinden konuşmanın ardından telefonlar alındı. Ankara Ticaret Anadolu lisesinde okuyormuş. Hatta yeri eski numune hastanesinin aşağısında bir yerdeydi. Cennetin sesi hafif kalınımsı ve maskülenimsi bir tonu vardı. Hatta bu konuda onunla dalga geçmiştim. (Neg) Ardından ne oldu biliyor musunuz? Cennet daha dişi sesi tonunda konuşmaya başladı. Dikkate almıştı. Sesi etkilemeye başlamıştı. Demek ki kızlar istedikleri şekilde konuşabiliyorlardı. Cennet psikolojik olarak sorunlu bir kızdı. Zaten bizi de hep sorunlusu bulurdu aq. Bir tane düzgün insan çıkmamıştı. O zamanlar ben mahallemde herkesin korkup saygı duyduğu cihangir abiyi rol model alırdım. Kendisi doğal gerçek erkekti. Babası da öyleydi. Eskiden komşumuz olduklarından ailesini çok iyi tanıyordum. Cihangir abi modunda takılırken saygınlığımın daha arttığını hissediyordum. Fakat eninde sonunda sahne kapanır ve rol olduğunu herkes anlar. Benimki de dıştan vay be deseler de bir nokta da ne bok olduğum açığa çıkıyordu. Buradan almanız gereken kıssadan hisse rol yapmayın. Eninde sonunda falso vereceksiniz. Dişiler beden dili okuma uzmanıdır. İster inanın ister inanmayın. En ufak değişimi sizde fark ederler. Ayrıca konuyla alakasız ama köpekler de beden dili okuma uzmanıdır. Eskiden köpeklerden korkardım. Isıracağını zannederdim. Ama kafam yapım değiştiğinden beri köpeklerin gözünün içine bakıp oldukları yerde oturtturabiliyorum. Ya da boyun eğdirebiliyorum. Bir köpek havlıyorsa ben baktıktan sonra havlamayı kesiyor. Dediğim gibi cesareti ve korkuyu çok iyi seziyorlar. Bir köpek bunu anlayabiliyorsa gelişmiş insan beyni sizce neler yapmaz? Dişileri bu konuda hafife almayın. Sizler nasıl bazı konularda daha başarılıysanız onlarda doğuştan gelen beyin aktiviteleri sosyolojik olarak daha başarılılar. Bir dişinin kullandığı sözcük genişliğini emin olun siz kuramazsınız. Renk çeşidinden bile bahsederlerken benim ağzım açık kalıyordu. Bilmem neyin ne tonu tarifi o kadar görsel ki ve hepsi sorunsuzca aralarında anlaşıyorlar. Bir erkeğe desem lan ahmet yeşilin turkuazımsı tonu var ya eee? Onu al hacı sana yakışır. Siktir gt amna kodugum der. Anlamaz bile olayı :D

Cennet bana çok iyi geliyordu. Adeta yaralarım sarılıyor gibi hissediyordum. Ama ben yine aynı bendim. Değişen bir şey yoktu. Hala PMO bağımlısı, hala kendini geliştirmeyen, Hala depresif şarkılar dinleyip üzüntüden keyif alan biriydim. Geldiğim noktaya ben bile hayret ediyordum. Yaşantılar bir şekilde itmişti beni buralara. Bu satırlarda bir nebze olsa da kendinizi buldunuz mu? Bulmadıysanız merak etmeyin bir noktada bulacaksınız. Cennet aleviydi. Sanırım yozgatlıydı. Bende o zamanlar ateist bir birey olarak. Dine inanmadığımı söyledim. Hatta bunun üzerine kız biraz yobazımsı olduğundan benden soğur gibi oldu. Sonra herkesin kendi inancı kendine dedi. Dürüst olmamak gerekiyormuş. Ne zaman dürüst olsak hep kaybettik. Dürüstlüğü iyi empoze eden bir toplum oldu. Ama bu dürüstlüğü de geniş kapsamlı bir ele almak gerekiyor. Kadınları ele alırsak doğuştan birer Uzman yalancı olduğunu bilmeyen yoktur. Bilmiyorsan da öğren. Öyleler. Hemde öyle ustalıkla söylerler ki yalan olduğunu anlamazsın. Zaten yalancı yalanı söyleyemeyene denir. Erkek yakalanır ve yalancı olur. Çünkü yalana ihtiyaç duymaz ki garibim. Toplum öyle empoze etmiştir ki dürüst ol, yalancının mumu yatsıya kadar bilmem nelerle bu günlere gelmiştir. Çalışmayan mekanizma başarılı bir şey beklemek pek mümkün durmuyor değil mi? Ne zaman dürüst olsak hep kaybettik. Bu söz kulağınıza küpe olsun. Dürüstlüğü bende severim ama insanlar her şeyi duymak istemezler. İşine geleni duymak isterler.

Yeri gelmişken tekrar hatırlatmakta fayda duyuyorum. Bakın arkadaşlar ben her şeyi yaşamış bir insan değilim. Çoğu şeyi yaşasam da bir o kadar da yaşamadığım şeyler var. Fakat ben hayata farklı bir pencereden bakmasını biliyorum. Yani benim de sizler gibi tecrübe edeceğim ve yaşayacağım bir ton şey var. Sadece size yaşadığım şeyler üzerinden örnek veriyorum. Lütfen gözünüzde beni ilahlaştırmayın. Bende etten kemikten biriyim. Sadece her şey üstüme gelince artık dur demiş biriyim. Farkım buradan çıkıyor. Ayrımım buradan oluşuyor.

Cennet ile hiç sevgili olmadık. Ağır bir şekilde flörtleştik. Aylarca konuştuk ama bir tık ötesine gidemedi. Meğer eski sevgilisi cennette travma yaratmış. Kimseye güvenci ve inancı kalmamış cennetinde. Bir gün telekom çıkışında cenneti çağırdım buluşmak için ve geldi. Dolaştık sokak aralarında oturduk. Gittim marketten çikolata aldım ona güldük eğlendik. Bankta otururken birden elini tutmak için adım attım ama anlamış olmalıydı ki hemen elini çekti. Güvenmiyordu ve istemiyordu. Ama güvenmiyorsa ve istemiyorsa yanında işi ne diye soruyorsunuzdur belki de? Onlar da denemek istiyor. Belki farklı sonuç çıkar, Belki güvenimi kazanır vs diye. Ama o bilinçteki erkek ben değildim. Ben hilalin aldattığı hala o yıkık bilinçteydim. Dışarıdan cihangir abi gibi görünsem de paketin içeriği öyle demiyordu. Dışarıda en iyi son model arabaydım. Ama içeride yürütecek motor yoktu. Baktım işler istediğim gibi gitmiyor ve cennette eve gitmek istiyordu. Sonra görüşürüz tekrarlayalım dedim. Olur dedi. Cennetin anne babası trafik kazasında ölmüş ve dayısının yanında kalıyordu. Çankayada oran tarafında idi evleri, Bir gün yine işten erken çıktım. Sanırım 15:30 civarıydı. Cenneti çağırdım. Yanında buse diye sevimli bir arkadaşı ile gelmişti. Benim ilgim Cennete olduğundan buse yazılıyormuş bana meğer fark etmiyormuşum. Şu an ki bilincim ile davranışlarını düşünürsem %100 ilgiliydi. Arkadaşının flörtüne yazıyordu. Kızlardaki ahlak yapısı böyle işte. Her şey makul. Her şey yapılabilir. Tamamen dürtüsel. Toplumsal normlar umurunda değil. İyilik kötülük umurunda değildi. Bende o gün 2 kıza tek erkeğim. Daha bir hoşuma gitti. Birden fazla kızla takılmak. Kızlara espiriler yapıp kahkaha attırıyordum. İkiside benden hoşlanıyordu. Ama benim hedefim cennetti. O yaralı kediyi iyileştirmek istiyor ve derdine derman olmak istiyordum. Nedense yaralı insanlara hep acırdım ve daha samimi gelirdi. Ama kızlar en kötü anlarında en güçlü prensesi en güçlü anlarında ise en müşkül kızı oynayabileceklerini bilmiyor ve birisi dese hasiktir oradan diyebilecek bir insandım. Akıllanmıyor ve ders almıyordum. Ardından buse evden aradıklarını söyledi. Gitmesi gerektiğini söyledi. Cennette bende kaçıyım tekrar görüşürüz zaten dedi ve gülümsedi. Bende gülümsedim. Ama buseyle tekrar görüşmedik. Cennet bir şeyleri anlamış olmalıydı ki bana yazıldığını hissetmişti. Beden dili uzmanlarıydı ne de olsa. Kim bilir arkamdan belki de atıştılar bana hiç yansıtmadı ama laf arasında bir kere buseyle tartıştıklarını söyledi. Düşünün bakalım acaba neden?

Cennetle artık bir sonraki aşamaya geçmeliydim. 3 Ay olmuş hala flört aşamasından çıkamıyordum. Kendimi iyice ezik gibi hissetmeye başlamıştım. Nerede hata yapıyorum diye düşünüyordum. Kız bana ilgili ama şans vermiyordu. Benden cesaret mi görmek istiyordu? Sürekli böyle sorular varken aklımda. Bir gün gençlik parkına götürüp orada ona sevgili olmayı teklif edecektim. Tam yol üstünde giderken sürekli nereye gidiyoruz biz nereye gidiyoruz biz diyordu. Bende süpriz gelmek üzereyiz dedim. Bana güvenmeyen bir insana asla böyle süprizler yapılmaması gerektiğini ve dişilerin yaşı ne kadar ilerlemiş olsa da duygusal olarak çocuk gibi olduklarını o an anladım. Kız birden ağlamaya başladı. Ben gelemem dedi. Koşarak arkasını dönüp gitti. Arkasından bende koştum. Yakaladım kolundan tuttum. Hatta elim memelerine değmiş bir cinsel gerilim oluşmuştu. Ama yine de gözüme bakıp ağlayıp bırak beni dedi ve gitti. Bende içimden bir ses ve sinirlenen bir ses , Siktir et gitsin dedi. Sanki ben ona ne kötülük yapmıştım ki? Neden gelmemişti anlamış değildim. Gittiğimiz yer tekin bir yer de değildi. Ama kadına sebep mi yok bir şey bulmuştu kesin. O gün facebooktan cennetin hesabına bakayım dediğim de beni arkadaşlıktan çıkardığını ve numaramı engellediğini gördüm. Bende artık gururlanmış ve bir daha ne mesaj atmış ne de aramıştım. Cennet olayı böyle traji komik bitmişti. Yıllar sonra aklıma gelmişti. (3 yıl sonra ulaştım) Kızımız sevgili bile yapmış ve psikolojik ilaçlara devam etmesine rağmen aşırı rahat davranıyordu. Belli ki bir şeyler yaşamıştı. (Cinsel açıdan) Hatta benimle buluşmak bile istemişti. Bir hafta sonra ankaradayım falan diye. Mesaj atmayınca bende üstüne düşmedim. Ne ben yazdım ne de o. Bir daha iletişim kurmadık. Cennet olayı da böyle kapandı. Cennetini bir türlü göstermedi bana. Kapıdaki muhafızlar girişimi reddeti. Kaleyi aşamamış ve güvenini kazanamamıştım. Acı bir tecrübe hanesine +1 eklenmişti.

Bende kendi lisemden kızlarla sevgili olacaktım. En iyisi buydu. Hem gözümün önünde olurlardı. Hemde istediğim gibi buluşabilirdim. O da P14 konusu olsun. Ama sandığınız gibi iyi gitmedi. Yine traji komik şeyler oldu. Anlatacağım. Görüşmek üzere.
Flört ve Sevgili arasındaki fark ne ?
 
Flört ve Sevgili arasındaki fark ne ?

Flört: Kişilerin birbirini tanıması ve ne kadar uyumlu olabileceklerini test etme aşamasıdır. Cinsel gerilimler ve şakalaşmalar olsa da bir üst seviyesi olan sevgili evresi değildir.
Sevgili: Kişiler birbirini cinsel açıdan kabul etmiş. Birbirine güvendiklerinin ve artık cinsel bir şeyler yaşabileceği evredir. Hatta bazı kesim seks yoksa sevgilim denilmemesi gerektiğini savunur. Onlara göre seks yoksa flörttür. Argümanlar kişiye göre değişmekle birlikte herkes işine geldiği şekilde yorum yapmaktadır. Bana göre elini tutup öptüğüm kişi sevgilimdir. Onlara göre değildir.
 
Bu tarz yaralı ceylanlara, En başarılı PUA gitse bile onları bile hayrete düşürebilecek davranışlar bence yaparlar. Benimde böyle bir flörtüm vardı kızı öptüm sonra niye öptün beni or*spu cocgu diye küfür etmişti :D Abi dediğin gibi düzgünü bizi bulmaz valla xd
 
Sorum var reyis: Şu anki aklın olsa bu olay karşısında ne yapardın?

O anki duygusal yapıma değişmekle birlikte şöyle yapardım sanırım. Öncelikle herşeyden önce bu kız benim için ne kadar önemli onu tartardım. Kız benim için bir çok kızdan farklı bir yere koyabilir miyim? Diye düşünürdüm. Cevap hayırsa. Oda değersizler kategorisine itilirdi. Değersizler kategorisinde hoşgörü ve anlayış olamaz. Oyun kurallarına göre oynanır. Perde açılır. Sahne başlar. İzleyiciler ve konuklar yerlerine geçer. Değirmendeki suyun akışını engelleyecek hiç bir şeye izin verilmezdi. Nerede ne yapacağımı bildiğimden ustalıkla olayın tüm evrelerini başarıyla atlatır ben kızın peşinden değil de kızın benim peşimden gelmesini sağlardım. Üstüne düşmez aksine ona benimle vakit geçirmesi için opsiyon sunardım. İşine gelirse kabul eder gelmezse de ne bir mesaj ne bir arama hiç bir eylemde bulunmazdım. Yazdıklarımdan da anlayacağın üzere üstüne düşmez üstüne düşülen ben olurdum. Kedinin ipten sıkılmasına da asla izin vermezdim. Yer yer alevlendirir onu duygudan duyguya sokardım. Çünkü kadınlar duygusal şölen yaşatmamızı istiyorlar. Kadınları tahrik eden bizler gibi görsel şeyler değildir onları duygular tahrik eder. Ne kadar duygu yaşatırsan o kadar sana bağlanır diyebiliriz. Fakat her şey günü geldiğinde bitmeye mahkumdur.

Çıkma teklifi gibi saçmalık türevlere yer vermez direk sevgilim olmasını istiyorsam elini tutarım. Öpmek istiyorsam öperim. Reddebilir veya istemeyebilir. O onun bileceği iştir. İkili ilişkilerde net olmak gerekir. Bizler kadın değiliz ve dolaylı şekilde kendini ifade edemezsin. Beğendiysen beğendin. Ama gidipte seni çok beğendim güzelim denilmez. Her şeyin bir rajonu vardır. Buna en iyi ailesel ilişkilerden örnek vereyim; Eminim çoğunuzun ailesi sizi seviyordur fakat size sizi sevdiğini söylemiyordur. Ya da her gün iyi ki benim oğlumsun demiyordur. Senden başka oğlum olsun istemezdim gibi duygusal şeyler kurmuyordur değil mi? Kuran varsa da onlar artık istisnai fakat geneli böyledir. Yani aslında sizi seviyorlar fakat bunu göstermiyorlar. Kızlarda aynı şeyleri yaşıyor. Bunun dışındaki davranışlar onlara samimi gelmiyor. O yüzden bu bakışı ilişkilerimize taşıyacağız. En iyi örnekte Türk TV dizilerinden Çocuklar Duymasında Taş fırın haluktur. İzlemeyen yoktur diye düşünüyorum. Haluk eşini sever ama asla taviz vermez. Verse de binde birdir. Saçma sapan seni seviyorumlar gibi cümlüler kurmaz. Eşinin her istediğini yapmaz. Süründürür. İşte doğru bakış açısı budur. İster hoşunuza gitsin ister gitmesin. Her kadın kendi gerçekliğini yaşayan erkeği çekici buluyor. Çekim çok önemli eğer o çekim biterse kadının yanınızda durması için sebep kalmaz. Kara kaşınıza kara gözünüze yanınızda durmadığını bilin. Herkes kendi menfaatini tatmin edecek kişiyi yanında tutar. Karşılayamıyorsanız artık size güle güle deme vakti gelmiştir. Ayrılık dediğimiz olayda burada başlar. Aslında düşününce saçmalık hepsi dediğinizi duyar gibiyim. Fakat hayatın cilvesi bu şekildedir. Duyguyla bizi hipnoz eder ve kapanına kıstırır. Şu an yaşıyorsanız ve nefes alıyorsanız ben size söyleyeyim. Anneniz babanız ve çevreniz için değil, İnancınız için de değil. Sizi ayakta tutan duygularınızdır. Duygusal körlük diye bir hastalık var biliyor musunuz? Öyle bir hastalığa yakalandığınızı düşünsenize. Hiç bir şey sizi motive edemez ve hiç bir şey yapma isteğiniz gelmezdi. Aşık olduğunuzu bile anlamazdınız. Duygu tüm canlılarda bulunur. İnsana özgü bir şey değildir. Yaşamayı cazip kıldıran şey duygulardır. Duyguları iyi çalışmayan insan ölmeyi bile düşünür. Bkz: Reseptörlerin sıfırlanması. Bkz: Dopamin salgılandığı halde keyif alamamak. Bkz: Manik Depresyonlar Bkz: Cinsel tatminsizlik , Hepsi ama hepsi duygunun başka varyantlarıdır. Bu organı çalıştıranda beyinde hipotalamusdur.

Görevleri

  • Nörendokrin kontrol
  • Homeostaz (Kararlı iç denge)
  • Termoregülasyon (Vücut sıcaklığı)
  • Kan basıncı ve iyon dengesi
  • Beslenme
  • Cinsel davranış
  • Korku ve nefret (defansif davranış)
  • Biyolojik ritim kontrolü (uyku-uyanıklık)


Duyguların fiziksel temeli de hipotalamus tarafından oluşturulmaktadır.

Hipotalamus şunlara duyarlıdır:
  • Işık: Sirkadyen ve mevsimsel ritimleri düzenlemek açısından gün uzunluğu ve fotoperiyot
  • Feromonlar gibi kokusal uyaranlar
  • Gonadal steroidler ve kortikosteroidler dahil steroidler
  • Kalp, mide ve üreme organlarından kaynaklanan ve nöral yolla taşınan uyaranlar
  • Otonomik girdiler
  • Leptin, anjiyotensin, insülin, hipofiz hormonları, sitokinler, plazma glukoz konsantrasyonu ve ozmolarite gibi kan kaynaklı uyaranlar
  • Stres
  • Mikroorganizmalar

Olayın arka planını anladık. Şimdi yolumuza bakabiliriz.
 
O anki duygusal yapıma değişmekle birlikte şöyle yapardım sanırım. Öncelikle herşeyden önce bu kız benim için ne kadar önemli onu tartardım. Kız benim için bir çok kızdan farklı bir yere koyabilir miyim? Diye düşünürdüm. Cevap hayırsa. Oda değersizler kategorisine itilirdi. Değersizler kategorisinde hoşgörü ve anlayış olamaz. Oyun kurallarına göre oynanır. Perde açılır. Sahne başlar. İzleyiciler ve konuklar yerlerine geçer. Değirmendeki suyun akışını engelleyecek hiç bir şeye izin verilmezdi. Nerede ne yapacağımı bildiğimden ustalıkla olayın tüm evrelerini başarıyla atlatır ben kızın peşinden değil de kızın benim peşimden gelmesini sağlardım. Üstüne düşmez aksine ona benimle vakit geçirmesi için opsiyon sunardım. İşine gelirse kabul eder gelmezse de ne bir mesaj ne bir arama hiç bir eylemde bulunmazdım. Yazdıklarımdan da anlayacağın üzere üstüne düşmez üstüne düşülen ben olurdum. Kedinin ipten sıkılmasına da asla izin vermezdim. Yer yer alevlendirir onu duygudan duyguya sokardım. Çünkü kadınlar duygusal şölen yaşatmamızı istiyorlar. Kadınları tahrik eden bizler gibi görsel şeyler değildir onları duygular tahrik eder. Ne kadar duygu yaşatırsan o kadar sana bağlanır diyebiliriz. Fakat her şey günü geldiğinde bitmeye mahkumdur.

Çıkma teklifi gibi saçmalık türevlere yer vermez direk sevgilim olmasını istiyorsam elini tutarım. Öpmek istiyorsam öperim. Reddebilir veya istemeyebilir. O onun bileceği iştir. İkili ilişkilerde net olmak gerekir. Bizler kadın değiliz ve dolaylı şekilde kendini ifade edemezsin. Beğendiysen beğendin. Ama gidipte seni çok beğendim güzelim denilmez. Her şeyin bir rajonu vardır. Buna en iyi ailesel ilişkilerden örnek vereyim; Eminim çoğunuzun ailesi sizi seviyordur fakat size sizi sevdiğini söylemiyordur. Ya da her gün iyi ki benim oğlumsun demiyordur. Senden başka oğlum olsun istemezdim gibi duygusal şeyler kurmuyordur değil mi? Kuran varsa da onlar artık istisnai fakat geneli böyledir. Yani aslında sizi seviyorlar fakat bunu göstermiyorlar. Kızlarda aynı şeyleri yaşıyor. Bunun dışındaki davranışlar onlara samimi gelmiyor. O yüzden bu bakışı ilişkilerimize taşıyacağız. En iyi örnekte Türk TV dizilerinden Çocuklar Duymasında Taş fırın haluktur. İzlemeyen yoktur diye düşünüyorum. Haluk eşini sever ama asla taviz vermez. Verse de binde birdir. Saçma sapan seni seviyorumlar gibi cümlüler kurmaz. Eşinin her istediğini yapmaz. Süründürür. İşte doğru bakış açısı budur. İster hoşunuza gitsin ister gitmesin. Her kadın kendi gerçekliğini yaşayan erkeği çekici buluyor. Çekim çok önemli eğer o çekim biterse kadının yanınızda durması için sebep kalmaz. Kara kaşınıza kara gözünüze yanınızda durmadığını bilin. Herkes kendi menfaatini tatmin edecek kişiyi yanında tutar. Karşılayamıyorsanız artık size güle güle deme vakti gelmiştir. Ayrılık dediğimiz olayda burada başlar. Aslında düşününce saçmalık hepsi dediğinizi duyar gibiyim. Fakat hayatın cilvesi bu şekildedir. Duyguyla bizi hipnoz eder ve kapanına kıstırır. Şu an yaşıyorsanız ve nefes alıyorsanız ben size söyleyeyim. Anneniz babanız ve çevreniz için değil, İnancınız için de değil. Sizi ayakta tutan duygularınızdır. Duygusal körlük diye bir hastalık var biliyor musunuz? Öyle bir hastalığa yakalandığınızı düşünsenize. Hiç bir şey sizi motive edemez ve hiç bir şey yapma isteğiniz gelmezdi. Aşık olduğunuzu bile anlamazdınız. Duygu tüm canlılarda bulunur. İnsana özgü bir şey değildir. Yaşamayı cazip kıldıran şey duygulardır. Duyguları iyi çalışmayan insan ölmeyi bile düşünür. Bkz: Reseptörlerin sıfırlanması. Bkz: Dopamin salgılandığı halde keyif alamamak. Bkz: Manik Depresyonlar Bkz: Cinsel tatminsizlik , Hepsi ama hepsi duygunun başka varyantlarıdır. Bu organı çalıştıranda beyinde hipotalamusdur.

Görevleri

  • Nörendokrin kontrol
  • Homeostaz (Kararlı iç denge)
  • Termoregülasyon (Vücut sıcaklığı)
  • Kan basıncı ve iyon dengesi
  • Beslenme
  • Cinsel davranış
  • Korku ve nefret (defansif davranış)
  • Biyolojik ritim kontrolü (uyku-uyanıklık)

Duyguların fiziksel temeli de hipotalamus tarafından oluşturulmaktadır.

Hipotalamus şunlara duyarlıdır:
  • Işık: Sirkadyen ve mevsimsel ritimleri düzenlemek açısından gün uzunluğu ve fotoperiyot
  • Feromonlar gibi kokusal uyaranlar
  • Gonadal steroidler ve kortikosteroidler dahil steroidler
  • Kalp, mide ve üreme organlarından kaynaklanan ve nöral yolla taşınan uyaranlar
  • Otonomik girdiler
  • Leptin, anjiyotensin, insülin, hipofiz hormonları, sitokinler, plazma glukoz konsantrasyonu ve ozmolarite gibi kan kaynaklı uyaranlar
  • Stres
  • Mikroorganizmalar
Olayın arka planını anladık. Şimdi yolumuza bakabiliriz.
Dolu dolu bir cevap. Teşekkürler! P13 ü merakla bekliyorum.
 
Ayrıca konuyla alakasız ama köpekler de beden dili okuma uzmanıdır. Eskiden köpeklerden korkardım. Isıracağını zannederdim. Ama kafam yapım değiştiğinden beri köpeklerin gözünün içine bakıp oldukları yerde oturtturabiliyorum. Ya da boyun eğdirebiliyorum. Bir köpek havlıyorsa ben baktıktan sonra havlamayı kesiyor. Dediğim gibi cesareti ve korkuyu çok iyi seziyorlar.

Buradaki söylediğin çok doğru, bugün fakültemin önüne geçerken köpek havlayarak orta hızda yanıma geldi. 40 cm uzağıma kadar dibime girdi adımlarımı hızlandırıp geriye doğru bakış attım köpek durdu. Ama her hayvan da aynı olmuyor. Bunun için minik bir yazı yazabilir misin. Mesela gözünü ilk siz ayırmayın bağırarak dur yapın gibi.
 
Buradaki söylediğin çok doğru, bugün fakültemin önüne geçerken köpek havlayarak orta hızda yanıma geldi. 40 cm uzağıma kadar dibime girdi adımlarımı hızlandırıp geriye doğru bakış attım köpek durdu. Ama her hayvan da aynı olmuyor. Bunun için minik bir yazı yazabilir misin. Mesela gözünü ilk siz ayırmayın bağırarak dur yapın gibi.

Ben hiç bir şey yapmama gerek kalmıyor. Yazımda belirttiğim gibi bakışımla düşüncemi nakledebiliyorum. O seviyeye gelmen lazım. Gözlerinden bile cesaret fışkırması lazım. Mustafa Kemal Atatürkün bir fotoğrafını atayım. Aynı böyle bakınca buna dayanacak köpek tanımıyorum :D

DXtBWV1XcAoN9gJ.jpg
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst