Versay
Forumdan Uzaklaştırıldı
- Katılım
- 27 Haziran 2018
- Mesajlar
- 329
- Tepkime puanı
- 528
- Şehir
- İstanbul
Dinlere Genel Bakış
Kayıtlara geçen ve tahmin edilen 4000 küsür inanç var. Bu inançların azımsanmayacak kadar çoğu kendi dinin, inancının doğru olduğunu savunur.
İnanmadığınız taktirde cezalandıralacağınızı öğütler. Burada bir sorun ortaya çıkıyor. Madem ki her inanan insan için kendi dini doğru, o zaman her din doğrudur.
Böyle bir varsayım atalım ortaya. O zaman dinler arasında birbirine zıt olan sistemler var. Birinde kurban edilen hayvan, diğerinde kutsal olarak görülüyor.
Bu ve bunun gibi sistemleri bir araya topladığımızda birbirine zıt kurallar veya sistemler olduğunu görüyoruz. O zaman her inanç doğrudur, varsayımı çürümüş
oluyor. Bir başka varsayım atalım ortaya; Bu inançların sadece bir tanesi doğruysa? Bu varsayıma göre Tanrı'nın adaletli olduğunu varsayarsak, herkes bu inançla
başlamalı veya o inancın kültüründen geçmeli Yine inek mevzusundan hareket edecek olursak; İneği kutsal sayan ve ona göre kültürünü şekillendiren bireyi.
Nasıl olur da İslam dinine inandırabiliriz. Bu din de ineği kurban etmen gerektiğini söylediğinde kültürlerine ters bir etki doğuracaktır.
Bu ve bunun gibi kültür ve inanç çatışmalarından dolayı
bu varsayım büyük ölçüde çürümektedir. Bir başka konuya geçelim. Benim de savunduğum Deist inancı. Bu inançta belli bir sistem yok, herkes Tanrı'ya nasıl
yakın hissediyorsa ona göre tasarlıyor inancını. 3 konu altında toplanması gereken bu sistem şu şekildedir. Tanrı, Ahlak ve Birey şeklinde oluşan bu inanç sistemini
kişi kendini nasıl Tanrı'ya daha yakın hissediyorsa öyle davranmalı. Bu nasıl istiyorsa kavramı saptırılacağı için bu Tanrı bağlantısına, ahlak denen kavramı
eklemek zorundayız. Çünkü toplumla yaşar insan, belli bir ahlak ve kurallara uymak zorunda. Bundan dolayı Tanrı'ya inancını Ahlak ile şekillendirmeli.
Bunun yanı sıra Tanrı-Ahlak zincirine bir de Bireyi eklemek zorundadır. Bu da inanç üçgenini oluşturmaktadır. Kişi bir başkası için veya gösteriş için değil. İçinden geldiği gibi
ve belli bir ahlak çerçevesi içerisinde kendi inancını kendi içinde yaşamasını sağlamaktadır. Bu sayede toplumları huzura, ruhsal olgunluğa vs gibi dinginlik veren
ruhunu besleyen bir bireysel inanç tasarlanmış oluyor. Bu da din çatışmalarını engellemiş olacaktır. Eğer bu sisteme göre inanç tasarlanırsa, ilk varsayımımız bu sisteme
göre doğru olacaktır. Her inanç doğrudur...
Veysay
Saygılarımla
Kayıtlara geçen ve tahmin edilen 4000 küsür inanç var. Bu inançların azımsanmayacak kadar çoğu kendi dinin, inancının doğru olduğunu savunur.
İnanmadığınız taktirde cezalandıralacağınızı öğütler. Burada bir sorun ortaya çıkıyor. Madem ki her inanan insan için kendi dini doğru, o zaman her din doğrudur.
Böyle bir varsayım atalım ortaya. O zaman dinler arasında birbirine zıt olan sistemler var. Birinde kurban edilen hayvan, diğerinde kutsal olarak görülüyor.
Bu ve bunun gibi sistemleri bir araya topladığımızda birbirine zıt kurallar veya sistemler olduğunu görüyoruz. O zaman her inanç doğrudur, varsayımı çürümüş
oluyor. Bir başka varsayım atalım ortaya; Bu inançların sadece bir tanesi doğruysa? Bu varsayıma göre Tanrı'nın adaletli olduğunu varsayarsak, herkes bu inançla
başlamalı veya o inancın kültüründen geçmeli Yine inek mevzusundan hareket edecek olursak; İneği kutsal sayan ve ona göre kültürünü şekillendiren bireyi.
Nasıl olur da İslam dinine inandırabiliriz. Bu din de ineği kurban etmen gerektiğini söylediğinde kültürlerine ters bir etki doğuracaktır.
Bu ve bunun gibi kültür ve inanç çatışmalarından dolayı
bu varsayım büyük ölçüde çürümektedir. Bir başka konuya geçelim. Benim de savunduğum Deist inancı. Bu inançta belli bir sistem yok, herkes Tanrı'ya nasıl
yakın hissediyorsa ona göre tasarlıyor inancını. 3 konu altında toplanması gereken bu sistem şu şekildedir. Tanrı, Ahlak ve Birey şeklinde oluşan bu inanç sistemini
kişi kendini nasıl Tanrı'ya daha yakın hissediyorsa öyle davranmalı. Bu nasıl istiyorsa kavramı saptırılacağı için bu Tanrı bağlantısına, ahlak denen kavramı
eklemek zorundayız. Çünkü toplumla yaşar insan, belli bir ahlak ve kurallara uymak zorunda. Bundan dolayı Tanrı'ya inancını Ahlak ile şekillendirmeli.
Bunun yanı sıra Tanrı-Ahlak zincirine bir de Bireyi eklemek zorundadır. Bu da inanç üçgenini oluşturmaktadır. Kişi bir başkası için veya gösteriş için değil. İçinden geldiği gibi
ve belli bir ahlak çerçevesi içerisinde kendi inancını kendi içinde yaşamasını sağlamaktadır. Bu sayede toplumları huzura, ruhsal olgunluğa vs gibi dinginlik veren
ruhunu besleyen bir bireysel inanç tasarlanmış oluyor. Bu da din çatışmalarını engellemiş olacaktır. Eğer bu sisteme göre inanç tasarlanırsa, ilk varsayımımız bu sisteme
göre doğru olacaktır. Her inanç doğrudur...
Veysay
Saygılarımla