Alfaloji Forum

Sitemizde şu anda bakım yapılmaktadır. Üyelik istekleri ve konular bakım sonrasında onaylanacaktır.

Dizi Mad Men

Katılım
22 Kasım 2019
Mesajlar
18
Tepkime puanı
35
Şehir
İstanbul
Evet sonunda efsane bir sonla bitirmiş olmanın mutluluğu içerisindeyim, gerçekten içinde bulunduğumuz hayatın bütün gerçeklerini yansıtan 7 sezonluk bir dizi ve bana kattıklarından dolayı minnettarım Mad men.

Bitti. Vallahi billahi bitti. 7 sene dile kolay. Mad Men televizyonun altın çağını başlatan dizi. İnsan bittiğini düşündükçe bir acaip oluyor. Don Draper sayesinde Walter White’a kavuştuk, Master Of s*x ile tanıştık, birer detay manyağı ve cep psikanalisti haline geldik. Daha ne olsun? Pazar akşamı yayınlanan son Mad Men bölümü ‘Person to Person’ son sezonun ağır tonuna yakışır, felsefesi ulvi ve geleceğe umutla bakan bir bölümdü. Matthew Weiner’ın derdi hiç bir zaman izleyiciye istediğini vermek olmadı ama o bile dayanamamış olacak ki, kalp burkan, umut dolu bir bölümle bizi baş başa bıraktı. Mad Men bir daha izlenmeyecek bir dizi değil. Her bölümündKeseki ilim, irfan, felsefe ve teknikle televizyon oyununu bir adım daha ileri taşıyan diziyi ileride bir gün tekrar izlemeye başlayacağımıza hiç şüphe yok. Şimdi sulanan gözlerle, 7 senedir büyüttüğümüz ve reklam aleminin yalanına dolanına beraber göğüs gerdiğimiz, kadınlarına iş alanında verdikleri mücadelede kol kola girdiğimiz Mad Men’in karakterlerine veda etme vakti. Bu alemde üzüntüsüz mutluluk olmaz. Son kertede, acı acına spoiler vermek yerine Mad Men’den çıkardığımız hayat derslerini yazmayı haliyet-i ruhiyemiz için daha uygun bulduk. Bir köşede bulunsun, bir gün illaki işinize yarar.
Mutluluğu uzaklarda aramayın
Weiner, önemsediğimiz her karakterin sonunu özenli bir şekilde getiriyor. Havada kalan soru işaretleri elbette çok ama bunu zaten bekliyorduk. Neyse ki, ana kadroya tek tek veda etme fırsatı buluyoruz. Sally Draper’la yaşadığımız üzüntüyü yenebilecek tek şey Peggy Olson’un nihayetinde mutluluğu bulması. Weiner Peggy’nin hikayesiyle evrensel bir gerçeğe dokunuyor: Mutluluğu uzaklarda aramayacaksın.
İnsan hayatta kalmaya programlı
Weiner 7 sene boyunca karakterlerini her türlü teste tabii tuttu. Yine de onun asla sadist bir yazar olduğunu söyleyemeyiz. Nihai amacı her zaman değişimin mümkün olduğunun altını çizmek oldu. Biz bile değiştik. Utanmasak Pete Campbell’a sempati beslemeye başladığımızı itiraf edeceğiz. İnsan evladı her türlü “çılgınlığa” rağmen ayakta kalabilecek güçte. Mad Men bunun en güçlü kanıtı.
Doğrular ve yanlışlar göreceli
Tüm karakterlerimizin 7 senedir yaptığı seçimleri göz önüne getirelim. Boşanmalar, tükenen ilişkiler, sadakatsizlik, terk edilen çocuklar, travmalar, kaçışlar, yalanlar, vazgeçilemeyen kötü huylar, saplantılar ve kendini kandırmacalar. Weiner’ın insan doğası analizinden şunu anlıyoruz: Mutlak bir doğru yok. Herkesin olması gereken en iyi versiyonu diye bir şey de yok. Herkesin kusurları var. Yanlış bir karar eşittir yanlış bir insan diye bir denklemden söz edemeyiz. Doğrular ve yanlışlar göreceli.
Yüzleş, rahatla.
Don son bölümleri yakınlarına ve etrafındaki yabancılara günah çıkararak geçirdi. Dipte derinde bastırdığı tüm duygularını ve düşüncelerini sonunda ifade etmeyi başardı. Bu onun kefareti oldu. Her yüzleşme ve her kendini kabullenme onu finale bir adım daha yaklaştırdı.
Her halimizin toplamıyız.
Bir kimsesiz Dick Whitman’ız, bir kurşun geçirmez Don Draper. Bazen egosantrik Pete’iz, bazen duygusal Peggy. Biraz Roger gibi umursamazız, biraz Joan gibi dimdikiz. Kendi içimizde duruma göre olduğumuz kişilerin toplamından ibaretiz. Hepimiz o ya da bu şekilde kendimizi arıyoruz. Olduğumuz kişileri bir araya getirip kendimizle çatışmayı bıraktığımızda rahatlayacağız.
İhtiyacımız olan tek şey sevgi.
Çare The Beatles. Çocukken sevgi görmeyen, hayatı boyunca sevgiyi tanımayan, yetişkin yaşamı boyunca sevginin çarpık versiyonlarıyla tatmin olmaya çalışan, gerçek sevgiyle karşılaşınca ise onu tanımayan ve kaçan Don’un en iyi becerdiği şey durum gerektirdiğinde kendini hemen dönüştürebilmesi. Don, ‘Person to Person’ isimli son bölümde nihai dönüşümünü gerçekleştiriyor ve Dick Whitman’dan Don Draper’a doğru ruhani döngüsünü tamamlıyor.

Hippilerden, Beat kuşağından ve Beatnik’lerden muazzam bir şekilde etkilenen ve dönemin felsefesini ve atmosferini bu kadar ciddiye alan bir dizinin sonunda, hayatta kendi içine dönüp bakabilenlerin kazandığını görmekten daha güzeli olamaz. Son sezon boyunca Don’un 180 derece bir dönüşümün eşiğinde olduğunu gördük. Son sahnede, kendinden vazgeçince kendini bulan Don’un ardından gezegende şimdiye kadar yapılmış en başarılı reklam kampanyasını görüyoruz. 60’lar idealizmini yerle bir eden bu kampanyanın dizinin son sahnesi olması hakkında tartışma bol. Amerikan rüyası Don Draper’ın inanç sisteminin bir tezahürüydü. Yine de, reklamcılığın çetrefilli ortamına geri de dönse, saçı tırnağı uzatıp Katmandu’ya da gitse, biliyoruz ki, Don/Dick iyi bir yerde
 
1. Sezon bitti gerçekten efsane bi dizi. Hayata dair çok fazla ders var umarım ileriki sezonlarda Draper'ın doğrudan ders verdiği sahneler olur
 
İlk sezonu beğendiysen izlemeye devam edebilirsin gönül rahatlığıyla.
Kendi gelişimine dikkat eden bir kişiliğin toplumda ne kadar ilgi çektiğini ve onunla olabilmek için herşey yaptıklarını görüp motive olacaksın.
 
Beni nedense pek sarmadı.
Suits izlerken sürekli duyuyodum ordan bir bakıyım dedim benlik değilmiş.
 
Suitsin 3 sezonundayım, şu anda ikisini kıyaslayamam çok farklı iki alfa karakter söz konusu. Mad men biraz daha kült bir yapım.
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst