- Katılım
- 9 Nisan 2018
- Mesajlar
- 361
- Tepkime puanı
- 3,201
- Şehir
- Antalya
Meşgul olacaksın kardeşim.
Ama öyle WhatsApp durumunda falan "Meşgul" olmayacaksın, harbi harbi meşgul olacaksın. Çünkü insan ancak çalışarak bir yerlere gelebiliyor.
Tabi mesele Türkiye olunca çalışmadan bir yerlere gelinebiliyor da neyse konumuz bu değil...
Meşgul olmayı, daima çalışmayı, daima amaçların için vaktini harcamayı öğrenmek zorundasın. 24 saatinin 8 saatini uykuya ayırdın kaldı geriye 16 saatin. Bu 16 saatin en fazla 3-4 saatini eğlenceye, kız arkadaşına, ailene ayıracaksın, geriye kalan 12-13 saatini ise çalışmana ayıracaksın.
Ne o korkutucu mu gözüktü yoksa ? Bizim iki Nobel ödüllü insanımız var; Orhan Pamuk ve Aziz Sancar.
Pamuk ona buna yalakalık yaparak, Türk milletini aşağılayarak bu ödülü kazandı, o yüzden onu saymıyorum. Ama bakın alın teri ile bu ödülü kazanmayı hak eden Aziz Sancar ne diyor:
"Hiçbir başarı tesadüf değildir, ben günde 18 saat çalışırdım."
İşte böyle kazandı o ödülü Sancar. Sancar'ın idolü Atatürk çalışmaktan, okumaktan gözleri yorulunca ıslak bir tülbent ile gözlerini siler kaldığı yerden devam edermiş.
Bu insanların başarısı asla tesadüf değildir, tamamen ve tamamen çalışmaya bağlıdır. Çünkü çalışan insan üreten insandır ve üreten insanın karşında hiçbir güç duramaz.
Psikologlar 20.yüzyılın ortalarında depresyonu ve stresi çok çalışmaya bağlıyorlardı, bu yüzden insanları çalışma hayatından uzaklaştırmaya yönlendirdiler. Peki ne oldu ? WPS(Dünya Psikoloji Derneği) 2001'de bu insanların 20 sene öncesine kıyasla stresinin %130 arttığını açıkladı.
Ne kadar devasa bir rakam, değil mi ? Yüzde yüz otuz!
Ve bu rakam 2019 yılında bunun iki üç katına ulaşmış durumda. Yani vaziyet harap. İşte bunu fark eden psikologlar bu sefer de 50-60 sene öncekinin tersini yaparak "meşguliyet terapisi"ni devreye soktular yani beyni boş düşüncelerle doldurmaya fırsat vermeyecek şekilde çalışmak.
Ve bu terapi sayesinde birçok kişi beynin serbest çağrışım yaparak kişiyi strese, depresyona yönelten kronik düşüncelerden kurtuldu. İşte meşguliyet terapisi bu kadar etkili bir terapi.
Çünkü beynimiz bir konuya aktif olarak yönelmediği vakit bu enerji açığını bilinçaltından gelen ve genelde kişiyi strese sokan düşüncelerle örter. Ortada bir enerji var ve beyin bunu harcamak zorunda.
O halde ne diye bilinçaltının karanlıklarına boğulasınız ki ? Çalışmalarınıza odaklanın ve bu enerjiyi doğru şekilde yönlendirin.
Üstelik yapılan araştırmalar gösteriyor ki kişi eğer disiplinli bir şekilde çalışırsa beyindeki düşünce akımı da daha doğru bir düzene oturuyor. Yani kişi gerek sosyal hayatında, gerek maddî hayatında daha doğru kararlar alan bir bireye dönüşüyor. Çünkü beyin bilinçaltından gelen düşünceleri artık daha az umursar hâle geliyor, bu da daha analitik düşünmesini ve davranmasını sağlıyor.
Bu ufak konumuzu Cem Yılmaz'ın meşhur sözü ile kapayalım:
Ama öyle WhatsApp durumunda falan "Meşgul" olmayacaksın, harbi harbi meşgul olacaksın. Çünkü insan ancak çalışarak bir yerlere gelebiliyor.
Tabi mesele Türkiye olunca çalışmadan bir yerlere gelinebiliyor da neyse konumuz bu değil...
Meşgul olmayı, daima çalışmayı, daima amaçların için vaktini harcamayı öğrenmek zorundasın. 24 saatinin 8 saatini uykuya ayırdın kaldı geriye 16 saatin. Bu 16 saatin en fazla 3-4 saatini eğlenceye, kız arkadaşına, ailene ayıracaksın, geriye kalan 12-13 saatini ise çalışmana ayıracaksın.
Ne o korkutucu mu gözüktü yoksa ? Bizim iki Nobel ödüllü insanımız var; Orhan Pamuk ve Aziz Sancar.
Pamuk ona buna yalakalık yaparak, Türk milletini aşağılayarak bu ödülü kazandı, o yüzden onu saymıyorum. Ama bakın alın teri ile bu ödülü kazanmayı hak eden Aziz Sancar ne diyor:
"Hiçbir başarı tesadüf değildir, ben günde 18 saat çalışırdım."
İşte böyle kazandı o ödülü Sancar. Sancar'ın idolü Atatürk çalışmaktan, okumaktan gözleri yorulunca ıslak bir tülbent ile gözlerini siler kaldığı yerden devam edermiş.
Bu insanların başarısı asla tesadüf değildir, tamamen ve tamamen çalışmaya bağlıdır. Çünkü çalışan insan üreten insandır ve üreten insanın karşında hiçbir güç duramaz.
Psikologlar 20.yüzyılın ortalarında depresyonu ve stresi çok çalışmaya bağlıyorlardı, bu yüzden insanları çalışma hayatından uzaklaştırmaya yönlendirdiler. Peki ne oldu ? WPS(Dünya Psikoloji Derneği) 2001'de bu insanların 20 sene öncesine kıyasla stresinin %130 arttığını açıkladı.
Ne kadar devasa bir rakam, değil mi ? Yüzde yüz otuz!
Ve bu rakam 2019 yılında bunun iki üç katına ulaşmış durumda. Yani vaziyet harap. İşte bunu fark eden psikologlar bu sefer de 50-60 sene öncekinin tersini yaparak "meşguliyet terapisi"ni devreye soktular yani beyni boş düşüncelerle doldurmaya fırsat vermeyecek şekilde çalışmak.
Ve bu terapi sayesinde birçok kişi beynin serbest çağrışım yaparak kişiyi strese, depresyona yönelten kronik düşüncelerden kurtuldu. İşte meşguliyet terapisi bu kadar etkili bir terapi.
Çünkü beynimiz bir konuya aktif olarak yönelmediği vakit bu enerji açığını bilinçaltından gelen ve genelde kişiyi strese sokan düşüncelerle örter. Ortada bir enerji var ve beyin bunu harcamak zorunda.
O halde ne diye bilinçaltının karanlıklarına boğulasınız ki ? Çalışmalarınıza odaklanın ve bu enerjiyi doğru şekilde yönlendirin.
Üstelik yapılan araştırmalar gösteriyor ki kişi eğer disiplinli bir şekilde çalışırsa beyindeki düşünce akımı da daha doğru bir düzene oturuyor. Yani kişi gerek sosyal hayatında, gerek maddî hayatında daha doğru kararlar alan bir bireye dönüşüyor. Çünkü beyin bilinçaltından gelen düşünceleri artık daha az umursar hâle geliyor, bu da daha analitik düşünmesini ve davranmasını sağlıyor.
Bu ufak konumuzu Cem Yılmaz'ın meşhur sözü ile kapayalım:
Son düzenleme: