- Katılım
- 21 Kasım 2018
- Mesajlar
- 329
- Tepkime puanı
- 476
- Şehir
- Tokat
Hepimizin aslında birer Oblomov olduğunu bana düşündüren bu roman, Rus yazar Gonçarov'un en ünlü romanıdır. Baş kahramanı Oblomov adında olan bir Rus soylusu ve kendisi hiçbir şey yapmamış, başaramamış tembel bir heriftir. Kendisini ailesinin ölümünden sonra, karanlık odasına hapsetmiş, oradan kolay kolay hiç çıkmayan bir kişiye dönüşmüştür. Temebel, huzura düşkün olmasından dolayı hiçbir tasarısını hayata geçiremez.
Bir gün, Oblomov o evden taşınmak zorunda kalır ve roman da burada başlayabilir diyebiliriz. Onun gibi birisinin bunu yapmak zorunda olması ne kadar da zordur! Üstelik, arkadaşının zorlamasıyla tanıştığı Olga adında bir kadına da aşık olur ve bu aşkla birlikte bir uyanış başlar içinde. Ama Oblomovluk bu ya, tembellik yakasını bırakmaz ve aşkı da kendisini Oblomovluktan kurtaramaz.
Belki de Oblomovluk ona geçmişte yaşadığı tecrübelerinden ve yetiştirilme tarzından geliyordur (romanda buna değiniliyor), tembellikten ziyade yetiştirilme tarzında ve Doğu-Batı çatışmasına yer veriliyordur.
Bu kitabı spoiler vermeden anlatmam biraz zor olduğundan fazla değinmek istemem ve okuyalı uzun zaman geçtiğinden pek de hatırlamıyorum açıkçası. Yine de, romanın Rus aristokrasine bir eleştiri olduğunu söyleyebilirim.
Türkler gibi Rusların da Doğu-Batı çatışması yaşadığı toplumu çok iyi yansıtan bir eserdir Oblomov. Diğer Rus romanlarına kıyasla daha akıcıdır. Ştolts ise Oblomov'un karşı karakteridir
T. İş Bankası Kültür Yayınları'ndaki önsözde, anlattığı fikirden bahsedilir:
'' Avrupa, hayallerini gerçekleştirmek için kuran insanların ülkesidir. orada gerçekleşemeyen hayal bir acı kaynağı, bir tragedya konusudur. Doğu'da ise hayal bir keyif, bir gerçekten kaçma vesilesidir. Doğulu, geviş getirir gibi, kendi içinde başlayıp kendi içinde biten, hedefsiz, başıboş hayaller kurar. Oblomov'da gerçeğin yerini tutan hayal, Ştolts'da bir teşebbüsün hazırlığı, ilk adımıdır. ''
Bir gün, Oblomov o evden taşınmak zorunda kalır ve roman da burada başlayabilir diyebiliriz. Onun gibi birisinin bunu yapmak zorunda olması ne kadar da zordur! Üstelik, arkadaşının zorlamasıyla tanıştığı Olga adında bir kadına da aşık olur ve bu aşkla birlikte bir uyanış başlar içinde. Ama Oblomovluk bu ya, tembellik yakasını bırakmaz ve aşkı da kendisini Oblomovluktan kurtaramaz.
Belki de Oblomovluk ona geçmişte yaşadığı tecrübelerinden ve yetiştirilme tarzından geliyordur (romanda buna değiniliyor), tembellikten ziyade yetiştirilme tarzında ve Doğu-Batı çatışmasına yer veriliyordur.
Bu kitabı spoiler vermeden anlatmam biraz zor olduğundan fazla değinmek istemem ve okuyalı uzun zaman geçtiğinden pek de hatırlamıyorum açıkçası. Yine de, romanın Rus aristokrasine bir eleştiri olduğunu söyleyebilirim.
Türkler gibi Rusların da Doğu-Batı çatışması yaşadığı toplumu çok iyi yansıtan bir eserdir Oblomov. Diğer Rus romanlarına kıyasla daha akıcıdır. Ştolts ise Oblomov'un karşı karakteridir
T. İş Bankası Kültür Yayınları'ndaki önsözde, anlattığı fikirden bahsedilir:
'' Avrupa, hayallerini gerçekleştirmek için kuran insanların ülkesidir. orada gerçekleşemeyen hayal bir acı kaynağı, bir tragedya konusudur. Doğu'da ise hayal bir keyif, bir gerçekten kaçma vesilesidir. Doğulu, geviş getirir gibi, kendi içinde başlayıp kendi içinde biten, hedefsiz, başıboş hayaller kurar. Oblomov'da gerçeğin yerini tutan hayal, Ştolts'da bir teşebbüsün hazırlığı, ilk adımıdır. ''