duygusal güce sahip olmak hissizlik anlamına gelmez. bunu bir yeniçerinin ellerini betona vurarak sertleştirmesine veyahut ağırlık çalıştıkça ellerinin nasırlaşmasına benzetebiliriz. hayatta karşımıza çıkan şeylere karşı dayanıklılığımızı artırmaktır bu, hissetmemeye çalışmak değil. duygu hep oradadır ve sen onu yok etmeye çalışırsan o daha da depreşecektir. söylediğim şey kesinlikle onu yok etmeye çalışmak değil. söylediğim, duygunun seni kontrol etmesini engelleyip senin onu kontrol etmeye başlamanı sağlamak. duygunun hareketlerine şekil vermeyecek-normal-sağlıklı düzeyde seni etkilemesi. burada süslü süslü anlattığıma bakma, bunu istisnasız HER İNSAN yaşar. acı çektikçe duygusal gücün artar ve bir sonraki seferde çok daha az üzülürsün. ilk ayrılıkta geceleri uykun kaçar belki, bir şey yemek istemezsin. ikincide "üzücü ama yapacak bir şey yok" dersin, üçüncüde "güzel deneyimdi" dersin.
konuyla ilgili erkek adam'daki makaleleri oku mutlaka.
bu her zaman böyledir. kızı özlüyormuşsun gibi gelir ama aslında yaşadığın anıları özlersin. fakat kız şu an yeniden hayatına girse bile yaşadığın anılar eskisi gibi tatlı olmayacak, işin karanlık tarafıyla daha çok haşır neşirsin çünkü. ayrıca bir kere biten şey, yeniden başlasan bile mutlaka aynı şekilde sonlanır.
benim kız başta bakireydi ve benimle evlenmek istiyordu, yaşı da 20'ydi üstelik. insanlar böyle tipleri tanıdıkça bunlardan kaçtıkları için ilk buldukları masumane kişileri kafeslemeye çalışıyor bu ablalarımız. birkaç ay takılmak bu kadar sorunluysa bir ömür geçirmeyi sen hesap et artık. ben 1 ay takılmıştım, fazlasıyla dengesizdi, anı anını tutmuyordu. bir an bana taparken bir an benden ayrılmayı hesap ediyordu. salacağımı anladığında şöyle bir şey geldi: "ayrılırsan intihar edeceğim, hayattan zevk almıyorum, ayrılmasan da yaşamaya niyetim yok gerçi"
kurban kartını oynamak çoğu kişi karşısında ellerini güçlendiriyor. kaç ay oldu bilmiyorum ama gayet de güzel yaşıyor.
ağlayıp zırlaması elindeki silahlardan biri. vicdan yapmanı istiyor. takmayarak yapman gerekeni yapmışsın. en ufak-saçma şeye ağlıyorlar zaten, bunun rolünü kesmek onlar için hiç zor değil.
rica ederim. kızların acıları pek gerçekçi olmaz, hızlıca yeni birilerini bulurlar. fakat erkeğin ilk deneyimlerindeki acı inanılmaz gerçektir ve doğru yönlendirilmezse kötü sonuçlar doğurabilir. acının geçmesini bekleme, zaten geçecek. kendine odaklanmaya ne kadar çabuk başlarsan acı o kadar hızlı geçer. depresif şarkılardan uzak dur.
kadınlarınki intihar değil de yardım çağrısı daha çok. amaçları ölüm değil, birinin dikkatini çekebilmek. fight club'da benzer bir sahne bulunuyor. izlemeyenler mutlaka bir göz atsın. rollo, "trajik ama erkekler ölüm konusunda bile daha başarılı" diyor, maalesef haklı da.